Geçmişi hatırlamak bugünü aydınlatır der eskiler. Mehmet Şimşek Türkiye’de yeniden satışın başında ya, gelin benzer bir ismi hatırlayalım. Geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden Kemal Derviş’in dışarıdan gelip Türk ekonomisini ne hale koyduğunu ve kimlerin bunu alkışladığını hatırlatalım:
Derviş 1978’de Dünya Bankasındaydı. Türkiye ile ilgili raporu Türkiye’de büyük yankı uyandırmıştı. O raporda Türkiye’de devalüasyonun devamlılığı önerilmişti. Ayrıca sanayileşme de ertelenecekti. Türkiye tarım ve hayvancılık yapsın fakat sanayileşme arzusunu kenara koymalıydı.
İlhan Selçuk Cumhuriyet’te “Emperyalizm Nedir?” başlıklı yazısında Derviş ve önerilerine veryansın etmişti.
Şöyle diyordu:
“Dünya Bankası raporunu benimseyen IMF, gırtlağına dek borca batmış Türkiye’nin karşısına dikilip der ki: Sana açtığım kredinin ikinci dilimini vereceğim ama sürekli devalüasyonu benimseyeceksin.
Ve Türkiye sürekli devalüasyonu benimser; yani görünüşte parasını dalgalanmaya bırakır. Böylece yeni sömürgeciliğin enflasyon-devalüasyon yöntemi bütünleştirilir. Enflasyon demek içerideki fiyat artışlarıyla para babalarının halkı sömürmesi demektir. Devalüasyon bu sömürünün dışarı sağılmasıdır. Bu süreci önümüzdeki yıllar için betonlaştırmış bulunuyoruz ve şimdi soruyoruz: Emperyalizm nedir?”
Faruk Bildirici bir makalesinde tüm gelişmeleri derlemiş ve bu yazının yayınlandığı gün, İlhan Selçuk’u, Başbakan Ecevit’in danışmanı Turhan Tükel’in aradığını ve Derviş’i savunduğunu yazmıştır. Tükel, İlhan Selçuk’a ne demiş, tekrarlayalım:
“Arkadaş, seni yanıltmışlar. Bir defa, Derviş’in babası İnönü’nün yakın arkadaşı. Kemal, emperyalizmin adamı değil. Türk parasının değeri haddinden fazla biraz indirin diyor.” Ecevit’in danışmanı Tükel ile yaptığı telefon konuşmasından sonra İlhan Selçuk bu konuda başka bir yazı yazmadı.
Derviş’in raporu yazdığı günlerde 1 dolar 25 liraydı. IMF’nin baskısıyla 1979’da, 1 dolar 45 lira oldu. Turgut Özal‘ın hazırladığı ünlü 24 Ocak 1980 kararlarıyla da 1 dolar 70 lira olarak ilan edildi.
Derviş o yıllardan sonra Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı’na kadar yükseliyor ve 1 Mart 2001’de ‘‘kurtarıcı’’ olarak Türkiye’ye geliyor.
13 Mart 2001’de Bülent Ecevit Hükümeti’nin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlendi. Türkiye ‘güçlü ekonomiye’ geçecekti. Türkiye ekonomisini 10 aylık ‘görev’ süresi içinde başarıyla ÇÖKERTİYOR ve sonra geldiği yere dönüyor; BM Kalkınma Ajansının başına geçiyor.
Türkiye’de kaldığı sürede Türk Telekom başta olmak üzere; 14.500 firma kapısına kilit vuruldu. 15 günde 15 yasa çıkaran Derviş, Türkiye’nin tepe noktasındakilere Batı çıkarları doğrultusunda yön verdi ve ‘danışman’ oldu. Sonra tarihteki yerini aldı.
Atatürk’ün vefatı ardından Türk ekonomisinin tepesinde oturanlar ne hikmetse hep Batı’dan yollandılar ya da oradan feyz ve el aldılar. Mehmet Şimşek en son örnek, Merkez Bankasının başına geçecek hanım kız da öyle!
İngiliz vatandaşı Batmanlı Mehmet Şimşek, daha 20’li yaşlarında Amerika’nın Ankara Büyükelçiliğinde kıdemli ekonomist olarak işe başlamıştı. 30 yaşında New York’a yerleşti. Uluslararası yatırım bankalarında dirsek çürüttü. Birkaç yıl sonra küresel elittin para sağma makinelerinden birinde Merrill Lynch’te çalışmaya başladı.
Şimşek 2005 yılı sonunda Merrill Lynch’in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Bölümü Başkanlığına getirildi. Temmuz 2007 seçimlerinde ise AKP Gaziantep milletvekili olarak Türkiye’deydi. 10 yıl içinde öyle bir satış yaptı ki ‘özelleştirilecek kurum kalmadı’ beyanında bulundu. Görev süresince bütçe açığı her geçen gün büyümeye devam etti ve satışlar açığın sadece yüzde 15’ini kapatabildi.
Tayyip Erdoğan tarafından kötü sözlerle 2018’de görevden alındı. Ali Babacan’ın, Davutoğlu’nun yakın arkadaşıydı ve işte cumhuriyet tarihinin en büyük satışlarını gerçekleştiren Şimşek yeniden işbaşına geldi.
Şimdi hatırlayalım!
Ne demiş İlhan Selçuk 1978 tarihli “Emperyalizm nedir?” başlıklı yazısında…
Okuyorum:
“Türkiye’nin Ankara’sına ODTÜ’yü kurarsın, orada öğretim üyesi yetiştirir, Princeton Üniversitesine alırsın, doçentlik tezini Türkiye’de sürekli devalüasyon üstüne oluşturduktan sonra Dünya Bankasına uzman olarak atarsın. Raporunu benimseyen IMF, gırtlağına dek borca batmış Türkiye’nin karşısına dikilip der ki: Sana açtığım kredinin ikinci dilimini vereceğim ama sürekli devalüasyonu benimseyeceksin.
Ve Türkiye sürekli devalüasyonu benimser; yani görünüşte parasını dalgalanmaya bırakır. Böylece yeni sömürgeciliğin enflasyon-devalüasyon yöntemi bütünleştirilir. Enflasyon içerdeki fiyat artışlarıyla para babalarının halkı sömürmesi, devalüasyon bu sömürünün dışarı sağılmasıdır. Bu süreci önümüzdeki yıllar için betonlaştırmış bulunuyoruz ve şimdi soruyoruz: Emperyalizm nedir? Haydi, yanıtı herkes kendi kendine versin!”
Banu AVAR, 08 Haziran 2023