Hangi Dünya Düzeni?

0
57100

Okura İlk Söz

Ekranda yüzler! Her biri ellerine verilmiş senaryoları başarıyla oynuyorlar.. Bazısı bilerek bazısı habersiz yüzyılın oyununu sahneliyorlar…

Atlantik ötesinde kurgulanan bir oyunun kötü beceriksiz oyuncuları bunlar… Ağızlarındaki sözcükler birbirinin aynı.. Kullandıkları kelime haznesi çok dar… Genellikle Değişim, Açılım, Demokrasi, Özgürlükler, Hak Hukuk filan diyorlar… Sanki hep verili bir metni okuyorlar.. Gazeteci ve akademisyenler arasından daha çok çıkıyorlar…

Hepsinin mimikleri aynı… Aralarında, yine burnunun üstünden bakan, bilgiç, batıyı Kabe kabul eden, ama pek “Müslüman”, tabii ki cemaatte, mutlaka etnik kökenini belirten, özellikle “Kürt”, olmakla övünen, vücut dili küstah, halk gibi görünen ama halktan iğrenen bir güruh daha var…

Onlar batının “öncü” seçtikleri… Avrupa Birliği’nin melekleri… Amerikan Düşünce kuruluşlarının görevlileri… “Hepimiz Ermeniyiz”, “Hepimiz Kürtüz” diyenler. Türk milleti sözünden bile nefret edenler…

Batının Ortadoğu Projesini halka kabullendirme çalışmaları yapıyorlar… Onlar psikolojik savaşçılar!

Her kanalda onlar, tartışma programlarında hep aynı simalar! Her gazetenin köşelerinden diş gösteren onlar. Gerçek gazetecilerin çoğu, bu ülkenin, bu milletin tarafında olanlar, işlerinden çıkarıldılar. Bir kısmı içeri tıkıldılar. Suçları Türkiye’nin tarafında durmaktı.

Halk, haber ve tartışma programlarında Batının “öncü güçlerini”, “Türkiye açılsın, saçılsın, değişsin!” diyenleri izliyor.

Onları izlemeyenler ne mi izliyor? İkiye ayırabiliriz. Eğitim seviyesi düşük bırakılmış halkın büyük çoğunluğu dizilere mahkum… Yaşamı neredeyse dizilerin içinde geçiriyorlar… Diziler toplum mühendisliği görevi üstlenmiş, bir kısmı siyasi gelişmeleri çarpık bir biçimde ekrana taşıyor ve beyinlerde yanlış yönlendirme hedefi taşıyor, bir kısmı topluma ahlaki zafiyet yaymak için uğraşıyor. Eğlence programları halkın zekasına hakaret edenlerle dolu. Haber dedikodu programlarında çok bilmiş hanım sunucu, birilerinin yaşamına tecavüz etmemiz için bizi zorluyor.

Amerikan formatlı yarışmalar tüm dünyayı ağlarla sarıyor, yemek yarışmalarıyla komşuyu komşuya düşmen ediyor, soframızdaki nimete hakaret etmemizi istiyor. Bizi geleneklerimizden, göreneklerimizden, tarihimizden, kültürümüzden soyutluyor.

Türk toplumunda en büyük saygıyı gören yaşlılar artık izdivaç programlarının palyaçosu oldular. Evimizdeki yaşlılardan utanıyoruz. Amerikan formatlı programlar, yaşlılarımızı uçkur peşinde göstererek toplumun çatısını sarsıyor.

Eğitim düzeyi daha yüksek olanlar için farklı uyku hapları var. Gençlere “global kültürü” aşılayan filmler, interaktif diziler, kendini dünya vatandaşı hissettiren konserler, 30 yaş civarındakilere “Thirthy Something” yani “30’lu yaşlar” bunalımı, Amerikan tarzı evlilik açmazlarını ülkemize taşıyor, “Sex and the City” yani “Sex ve Şehir” ile “özgür” kadın portrelerini yaygınlaştırıyor. Kısacası yeni evli çiftlerden, orta yaşlılara, fakirlere ve zenginlere, toplumun her katmanına yediden yetmişe özel diziler, komedi programları, yarışmalar ruhunuzu ele geçirmeye hazır bekliyor.

Bir oyunun içinden geçiyorsunuz! Sizi “televizyon insanı” yapmak isteyenler var, Amerika’yı yöneten küresel çete, dünya insanını kendi hedefleri doğrultusunda robotlaştırmak istiyor. Bunun mükemmel aracı televizyon. Robotlaşmanın bir önceki aşaması televizyon insanı “television people” haline gelmek. Yaşamında bir kez 15 dakikalığına ünlü olan, ünlü olmak için ekranda eşiyle, anası babasıyla saç saça kavga edebilen, evlilik oyunu oynayabilen, sofradaki nimetleri hakir görebilen, en yakınlarını sunuculara çekiştirebilen, 70’lik annesini ekranda evlendirmek isteyen bir insan grubu. Ekranda evlenen ve boşanan, ekranda intihar eden, sanal bir yaşamın aktörleri. İnsanın, insanlığın yok edildiği programlar. Bunların vardığı son noktadır Jerry Springer Show. İbreti alem için izlenmeli. Bilmem ne “MAX”lar bu programı derhal Türkçeleştirdi ve Türk izleyicinin dikkatine sundu.

En üzüntülü anını da, sevinçlerini de milyonlarca insanın önünde kameralar karşısında “oynayan”, gerçek dışı olmaya namzet bir güruh her ülkede yaygınlaştırılıyor. İşte ABD’nin psikolojik operatörleri tüm dünya için televizyon robotlarının çoğalmasını hedefliyor.

Eğitimli hanımlarımız “Umutsuz Ev Kadınlarını” ya da “Sex ve Kent” dizisinin karakterlerini kendine model alıyor. Eğitimi az olanlar, yerli dizi karakterlerini taklit ediyor.

Yerli popun ünlü sanatçıları, etnik farklılığı öne çıkarıyor, Kürtçe, Yunanca, şarkıları çığırıyorlar. Yabancı pop çocuklarımızı şeytana tapınmaya özendiriyor. Amerikan müzik sanayi tıpkı sinemada olduğu gibi, fareli köyün kavalcısı, tüm dünyaya aynı müziği yayıyor. Rap ile beyinleri dumura uğratıyor, sanayi seslerini müzik diye yutturuyor. İlkokul çağındaki hatta ana okulu çocukları karşılarında örnek olarak şarkıcıları buluyorlar. Dahası onlardan biri olmayı önlerine hedef koyuyorlar.

Cin peri sihir dizileri almış başını gidiyor. Çocuklarımız bilim spor sanatta örnekler yerine çapulcuları, şarlatanları, hokkabazları kendilerine model alıyor. Ve daha sayfalar dolusu örnek sıralanabilir. Global kültür böyle yayılıyor.. Sanat, moda, uydurma, tüketimi arttırmak için kullanılan bilimsel çalışmalar, her gün bizi bizden uzağa götürüyor.

Bu bombardıman farklı bir bombardıman. Bombalarla yapılan yanında çok masum kalır.. Ekranlardaki tüm eğlence programları, yarışmalar, dizilere, son moda kıyafetlere, son çıkan kliplere, şarkılara türkülere dikkatle ve eleştirel bir gözle bakın. Sizi kumarbaz yapmaya çalışan yarışma programlarını anımsayın.. Sizden, çocuklarınızdan, eşinizden, komşularınız ve akrabalarınızdan neler götürdüklerini tespit etmeye çalışın. Ülke fakirleştikçe, ekranlarda elinde para tomarlarıyla gel gel yapanlar artıyor. Tüm ülke ya yarışmacı ya izleyici oluyor. Zehirli bir toplum projesi dünyaya yayılıyor.

Şimdi görev, ekranlardan, basın yayın organlarından, kitaplardan sinemalardan alış veriş merkezlerinden gelen saldırıyı tespit etmek! Bu tespit edilmeli ve şiddetle karşı koyulmalı ki uyuyan kalmasın, herkes kalkanlarını kaldırabilsin. Bu bombardımana karşı gelebilsin.

Yarışma programlarıyla, dizilerle, sitcomlarla, Hollywood sinemasıyla, tarihinize küfreden belgesellerle, uydulardaki tarih ve coğrafya kanallarından verilen yanlış ve taraflı bilgilerle bombalanmaktasınız.

Her gün, binlerce yılın şanını taşıyan bu milletin, parçalara ayrılma planlarıyla yüz yüze gelmektesiniz. Her gün size demokrasi hak hukuk özgürlükler adı altında “AÇILIN; SAÇILIN; DEĞİŞİN!” diyenleri görmektesiniz. Sık sık terörü öven birileri beyaz camda karşınıza dikilmekte, ve sık sık yurdun bir köşesinde şehit düşen kahramanların kalkan cenazelerini izlemektesiniz. Eş zamanlı olarak sürekli fakirleşmektesiniz.

Tüm bunların toplum ruhundaki tezahürü çöküntü, bıkkınlık, bunalımdır…’Ne olacaksa olsun artık!’ duygusunun yaygınlaşmasıdır. Genel geçer bilgi böyle… Gel gelelim Türkiye’de Batının bu oyunları uzun vadede başarılı olamıyor. İşte korktukları budur.

Yukarıda özetlediğimiz tarzdaki bombardıman daha basit formlarda 100 yıl önce de vardı. Mütareke aydınları, batının süzme havarileri, kendini batılı milletini hayvan diye niteleyenler bu topraklarda hep var oldular. Ama toplumun geri kalanı ezici çoğunluğu, tarihte de örneği olduğu üzere, üzerindeki baskı arttıkça güçlenmiş, direnci artmış ve sonunda baskıcıların suratına şiddetli bir şamar atmıştır. Bu diyalektiği anlamayan 7 düvelin Batısı, Kurtuluş savaşını o nedenle “Türk mucizesi” olarak nitelemişlerdir. Bu millet, en ince ayrıntısına kadar planlanmış, 200 yıla yayılarak uygulanmış Batı saldırısını göğüslemekle kalmamış, tüm mazlum milletlere kurtuluş rüzgarı yaymıştır.

Batı Türk milletinden boşuna nefret etmiyor. Tarihin çeşitli dönemlerinde tüm planlarını defalarca alt üst eden başka bir millet yok. Ve bundan böyle de sürprizler devam edecek.

Halkını bin bir etnik gruba bölmeye çalışsalar da, Allah’la aldatmak için uğraşsalar, sahte dinleri dayatsalar da, beyaz camdan uyku hapları, zehirli iğneler fırlatsalar da, “aydın” kisveli deccalları besleseler de, Türk milleti “mucize” bir millettir. Çok yakında bir mucizeyi daha, hainlerin suratına geçirecektir!

SATIN AL

Önceki İçerikKaçın! Demokrasi Geliyor!
Sonraki İçerikSUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR
2009’da Avrasya TV'de DÜNYA DÜZENİ adlı haber programını yaptı. 2004-2008 arasında TRT'de ‘SINIRLAR ARASINDA’ Haber Belgesel Programının yapımcısıydı. Londra City University televizyon bölümünde yüksek lisans yapan ve BBC TV Belgesel kurslarını bitiren Banu Avar BBC Türkçe bölümünde yapımcı ve sunucu olarak çalışmış, TRT’nin Londra muhabirliğini üstlenmiş; Günaydın, Vatan, Dünya, Politika gibi gazetelerde muhabir olarak çalışmış ve birçok dizi yazıya imza atmıştır. TRT 1 ve TRT 2’de yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu üstlendiği "Mozaik" ve "Kaleideskop" programları yayınlanmıştır. "32. Gün" programının ilk yıllarında programın Londra muhabirliğini yapmış ve Kıbrıs, Demirkırat gibi belgesellerde yapımcı, araştırmacı olarak görev almıştır. BEN SEZAR (‘I, Ceasar’), KIRIM SAVAŞI (‘Crimean War’), BÜYÜK OYUN ‘The Great Game’ ve TRUVA ‘Troy’ gibi BBC ve Discovery Channel belgesellerinin künyesinde Türkiye prodüktörü olarak yer almıştır. 1999’da TV8’in belgesel bölümünü kurmuş, 2004’e kadar 30’dan fazla belgesele imza atmıştır. 2004 yılında -Attila İlhan ve Erol Manisalı ile birlikte- işine son verilmiştir. Denizciler, Bir Zamanlar Kıbrıs’da, Artık BİZ DE varız!, Devlerin Savaş Alanı Afganistan, Türkiye Sevdalıları gibi belgesellerden OHRİ, GÜZEL OHRİ Makedonca’ya çevrilmiş ve Makedon Ulusal TV Kanalında bir çok kez gösterime girmiştir; Rıza oğlu Haydar ALİYEV belgeseli ise Azerbaycan Devlet Kanalında defalarca yayınlanmıştır. 2004 yılında yapımına başladığı; Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya, Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Avrupa’dan dosyalarla 82 ülkeden konuların yer aldığı Sınırlar Arasında belgeseli 2008 mayıs ayında ABD, İsrail, Gürcistan, İsveç Büyükelçilerinin şikayetleri sonucu yayından kaldırıldı.. Bu gerekçe TRT üst yönetimi tarafından beyan edilmiştir! Avar daha sonra, 2009 Şubat - Haziran arasında AVRASYA TV (ART)'de "DÜNYA DÜZENİ" adlı haber programını yaptı. Banu Avar, 2004-2008 yılları arasında 40'dan fazla kurumdan çeşitli ödüller ve plaketler almıştır. 8 kitabı bulunmaktadır: Sınırlar Arasında (2006) Avrasyalı Olmak (2007) Hangi Avrupa (2007) ‘Böl ve Yut!’ (2008) Hangi Dünya Düzeni (2009) Kaçın Demokrasi Geliyor (2010) Gün O Gündür (2012) Zemberek (2016)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz