Bugün siyasi partiler konusunda Attila İlhan’ın düşüncelerini hatırlatma günü olsun. Partilerin bölünerek ya da kurularak çoğalması sayılarının yüzlere varmasına tanıklık ettiğimiz bugünlerde Attila ağabeyi anmanın tam zamanı derim. Üstelik partileşme son seçim sonrası hız kazanacak gibi…
Attila İlhan 1980 darbesi sonrası art arda açılan partileri, Anadolu’daki tarikat geleneğine bağlardı. Abdülkadir Gölpınarlı’nın “Mezhepler ve Tarikatlar” kitabını okumamızı hepimize tavsiye eder, Anadolu’da tarikatların nasıl onlarca kola bölünmüş olduğuna çarpıcı örnekler verirdi: Kadiriyye tarikatının 10 kolu, Rıfâiyye tarikatının 13 kolu vardı. Kurulmuş, bölünmüş siyasi partilerimiz de kesinlikle tarikat geleneğinden örnek alıyor gibiydi. Bölündükçe bölünüyor, kuruldukça kuruluyor sonra yine bölünüyorlardı ve hep aynı kişilerle oyun yeniden kuruluyordu.
Attila İlhan parti kurmak adlı makalesinde yazmıştı: “Siyasal faaliyetin yasaklandığı Abdülhamit döneminde sayısı belirsiz ‘komitalar’ kurulmuştu. Hürriyet ilan edilir edilmez sürü sepet fırka açılıvermişti. İkinci meşrutiyette 13 fırka kurulmuş işin ilginci hepsi birbirinin içinden çıkmıştı. Partiler amipler gibi bölünerek çoğalıyor herhalde tarikatlardan örnek alıyorlardı.”
Mütareke yıllarında da parti enflasyonu vardı. Devlet yok olup giderken birileri parti kurma yarışına girmişti. Ne ilginçtir, geçen yüzyılın başında 30 parti birden kuruluyor ama hiçbiri Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin gücüne ulaşamıyordu.
Attila ağabeyin beynimizde ışıklar yakan en önemli tespiti şuydu: İttihatçılar da Muhafazakârlar da aslında aynı saftaydı. Birbirine zıt görünse de her iki grup da batıcı, batı muhibbi olmakta birleşiyordu. Aralarındaki fark birinin Almancı öbürünün İngilizci olmasıydı. BİRBİRİYLE HİÇ GEÇİNEMEYEN partici aydın takım, aynı alafranga lokallerde yan yana aynı masalarda oturuyor, muhtemelen Cercle D’orient Tokatlıyan Pera Palas lobisinde kadeh tokuşturuyorlardı.
Tam bir Attila ağabey anlatımı değil mi! En doğru betimlemeler, en lezzetli ifadeyle önünüze sürülürler.
O öyleydi.
Sözün özüne gelirsek Attila İlhan’ın siyasi partiler konusunda çok önemli tespitlerinden birine değinmenin tam zamanı:
Demokrasi tarihimiz boyunca kurulan partiler Müdafaayı Hukuk geleneği yerine tarikat geleneğine uygun olmuşlardır. Aynı tarikatlar gibi hiyerarşileri vardır. Şeyhler ve müritlerden geçilmez ve aynı insanlarla amip gibi bölünerek çoğalırlar.
Oysa bu topraklarda bir Müdafaayı Hukuk geleneği vardır. Türk milletini muzaffer kılmış bir gelenektir. Bu gelenek hiçbir şey istemeden kendini adayarak çalışma geleneğidir. Vatana adanmışlığı içerir. Mütareke Fırkacılığın da ise der Attila ağabey, ilkesiz bencillik öndedir.
Onların particilikleri akli değil duygusaldır.
Siyasi parti demek ayrı bir ekonomik tabanı olan, siyasal bilince sahip, akıllı bir örgütlenme planı güdenlerin birliği demektir. Bugüne kadar böyle bir parti görmedik. Siyasi tarihimiz tarikat benzeri partilerle dopdolu…
Bakalım, bu kadim topraklar önümüzdeki zorlu süreçte sınıfsal tabana dayalı belli ideolojisi olan ve aklı öne çıkaran örgütlenmelere sahne olacak mı?
Banu AVAR, 02 Haziran 2023