SINIRLAR ARASINDA 2006-7 yayın döneminde 17 Avrupa ülkesini ekrana getirdi ve Avrupa’nın çeşitli konularda ne büyük bir çifte standart uyguladığını, şu ünlü ‘Kopenhag kriterlerinin’ Kopenhag’da bile uygulanamadığını, Türkiye’ye dayatılan ‘Avrupa’ ölçütlerinin her birinde Avrupa’nın sınıfta kaldığını, Avrupalı’nın ağzından aktardı…
Avrupa’dan başka çıkış yolumuz olmadığını yüz küsur yıldır iddia edenlerin TARAFLI olduğunu ve bulundukları tarafın, TÜRKİYE tarafı olmadığını anlatmaya çalıştık. Onlar da bizim ‘taraflılığımızı’ masaya yatırdılar.
Cevabımız bugün de yarın da değişmeyecek. Biz, Allaha çok şükür taraflıyız! Türkiye’nin tarafındayız. Batı dünyasında kendi ülkesinin tarafında olmayan bir aydın, bir gazeteci, bir siyasi bulmak neredeyse imkansızdır. Türkiye’ye karşı Batının tarafında yeralan aydınlarımıza, Batılının biraz da ‘milliyetçiliğinden’ nasiplenmelerini öneririz.
Sınırlar Arasında, 17 Avrupa ülkesini TRT ekranlarına getirirken büyük zorluklara göğüs gerdi. Hemen hemen her bölüm kesintilerle yayına girebildi. Bazı programların tekrarları tümüyle kaldırıldı. İsrail ve İsveç büyükelçilikleri, Dışişleri Bakanlığının ilgili dairelerine ve TRT’ye şikayetlerini bildirdiler. İsveç programında basın özgürlüğüne açık müdahale, halkın büyük tepkisiyle karşılaştı.
Sınırlar Arasında’nın ‘İsveç’in Nobeli’ adlı programı 11 aralık 2006 günü, Nobel töreninden bir gün sonra yayınlanmıştı. . Ekim sonunda İsveç’de program çekimleri için bulunduğumuz sırada Nobel sahipleri açıklanmıştı. Biz de İsveç’de 100 yıllık Nobel ödüllerinin amacını, ödül dağıtanlara sormuş, Alfred Nobel’i tanıtmıştık.İlk kez Nobel ödülü alan ‘Türk’, Orhan Pamuk hakkındaki görüşleri ve O: Pamuk’un kendi ülkesi hakkındaki görüşlerine de yer vermiştik.
İsveç programında ayrıca Sami ve Tater azınlığın, 1980’lere kadar nasıl bir biyolojik soykırıma uğradığı konusu da işlenmişti. Kürt, Ermeni meselesinde insan hakları havarisi kesilen İsveçli aydınlara kendi azınlıkları ve yakın geçmişin ‘soykırımları’ konusundaki görüşlerini sormuş, bu gibi sansürlü konularda aldıkları tavrı ekrana getirmiştik.
Program yayınından sonra kopan kıyamet, küçük bir devşirilmiş grubun batıyla sıcak ilişkilerinin boyutunu bir kez daha ortaya koydu. Program yayınlanır yayınlanmaz İsveç’i ‘vatan’ sayan bir grup ‘aydın’, İsveç Büyükelçisine programı ‘jurnal’ etti. İsveç büyükelçisi Dış işlerine, Dışişleri de TRT yönetimine şikayetleri iletti ve program tekrarları yayınlanmadı. İşte ‘tepkisiz’ bilinen Türk izleyicisi, 12- 16 aralık günlerinde öyle bir tepki gösterdi ki program, 16 aralık cumartesi günü TRT 2’deki yerinde bir kez daha yayınlanabildi. Ulusalcı basın, ulusalcı örgütler, binlerce vatandaş eposta telefon faxla durumu protesto ettiler. Tüm bunlar olurken İrlanda’da çekimdeydim. Telefonum bir dakika durmadı.. Saadet Partisinden, İşçi Partisine uzanan bir yelpazede siyasi parti yetkilileri, Yeni Çağ gazetesinden Tercüman’a Cumhuriyet’e kadar bir çok gazete, köşe yazarı, çok sayıda internet gazetesi, Aydınlar Ocağından Türk Ocaklarına kadar bir çok milliyetçi örgüt desteklerini iletti.
Batıya akredite basın mensupları bizi kınadılar, ipe sapa gelmez iddialarla suçladılar. İsveç’i soykırımla suçlamanın ne büyük densizlik olduğundan sözettiler. Onlara göre, ‘Dostlarımızla aramız açılıyordu!’ O dostlarımız ki sabah akşam ‘Türklerin barbarlığını’ anlatıyor, Türk deyince akıllarına ‘Kürt ve Ermeni’ katliamından (!) başka bir şey gelmiyordu. Basın tüm İskandinav ülkelerinde Türk mezalimini anlatıyor, tarih kitapları Türklerin yaptığı katliamı çocuklarına öğretiyor, gazetelerde Türkiye için sadece ‘olumsuz’ haberler yeralıyordu.
‘Batıcı’ aydınlarımızın ‘şiddetle’ kınadığı program, Türk halkı tarafından desteklenmiş, alkışlanmış ve yeniden yayına konulmuştur. Teşekkür ederiz.
Ayrıca kan ter ve gözyaşı ile yapılan bu programlarda büyük katkıları olan arkadaşlarım Müjgan Tekin, Özlem Pekel Bülbül, Şifa Şen ve başta ailem olmak üzere, katkıda bulunan diğer arkadaşlarıma ve dostlarıma da teşekkürü borç bilirim.
Sınırlar Arasında programının Avrupa yolculuklarını HANGİ AVRUPA kitabında topladık. Türkiye denilince aklına Ermeni ve Kürtler gelen, elleri soykırımlarla kirli, kendi halkını, Kopenhag kriterleri bir yana, minimum insan haklarından mahrum bırakan, her köşesinde ayrılık rüzgarları esen bir Avrupa! Barış ve demokrasi meleği kuzey ülkeleri silah satışında rekor kırıyor. Amerikan üsleri İskandinavya’dan sonra İrlanda’ya da yerleşiyor..
Sözde İslamcı tarikatlara destek artıyor ama İslam en büyük düşman olarak niteleniyor. Avrupa adeta yeni bir haçlı seferine hazırlanıyor. İşte böyle bir Avrupa, Türkiye’ye ‘kriterler’ dayatıyor! Bu kriterler, en yetkili Batılı ağızlardan yorumlanıyor. TRT de yayınlanırken önemli bölümleri ekranda yeralamamış röportajlar okurun ilgi ve bilgisine sunuluyor.
Bakın Batı Türkiye’ye kendini nasıl da açıkça anlatıyor… Anlamak isteyenlere…