Kazakistan’daki olayların basındaki yansımasını izliyorum. Batı basını “canavar Nazarbayev” röportajları çekiyor. Batı’ya hayran ayran budalası bizdeki sahte muhalifler de Kazakistan’daki harekete alkış tutuyor. Papağana bağladı, batı basını ne derse tekrarlıyor.
Bir başka kesim de Rusya ile Amerika el ele Kazakistan’ı işgal ediyor gibi bir zırvalığı öne çıkarıyor. Birileri, yoksul halk zamları protesto ederken birden araya kafa uçuran ağır silahlı birileri girdi diyor. Evet, aynen öyle oldu! LPG zamlarına karşı çıkan sıradan vatandaş yokluk ve yoksulluğa karşı yürüdü. 24 saat geçmeden Kazakistan hükümeti gelmekte olanı fark edip zamları hemen geri çekti hatta hükümet istifa etti ama oluk oluk kan akmaya başladı ve ağır silahlar ortaya çıktı. Olaylar başka bir yere evrildi. Masum halkın yanında terör şebekeleri de vardı!
Aynı bir zamanlar 2000’lerde Kırgızistan, Ukrayna, Gürcistan’da olduğu gibi… Ya da ‘Arap Baharı’ döneminde 2010’larda Tunus, Mısır, Suriye’de olayların başlangıcı gibi… Ama 2022’de farklı bir format var sanki (?) oraya da geleceğiz.
Ben TRT’de ‘Sınırlar Arasında’ belgeselini yapmaya başladığımda 2004 yılıydı. Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya art arda darbelerle sarsılmaya başlamıştı. Oralarda yoksul bir halk yolsuzluğa boğulmuş, iktidarlar ve yabancı istihbaratın içerde satın aldığı muhalif liderler vardı. İktidar değişikliği için kullanılıyorlardı. İçerde sendika liderlerine, sivil toplumculara, akademisyenlere, gazetecilere büyük paralar veriliyordu. Sloganları ‘Bringing Down The Dictator’ yani ‘Diktatörü Aşağı İndirmek’ idi. Bunları birçok farklı ülkede an an izlemiştik ve belgesel olarak sizlere sunmuştuk. Şablon bugün de aynı. Halk aşırı yoksulluk ve aşırı yolsuzluğu protesto için sokaklara çıkıyordu. Yolsuzluk da yoksulluk da gerçekti ama protestolar, darbe imalatçıları (kendilerine öyle diyorlardı) eliyle başka bir noktaya evriliyordu. Hatırlayın! Hükümet sokağa çıkan herkesi ‘terörist’ olarak yaftalıyordu. Bu daha geniş bir kitleyi sokağa çıkarıyor sonra araya silahlı ve askeri donanımı olan birileri karışıveriyordu.
O dönem biz bunları söylediğimiz zaman hükümet yanlısı olmakla suçlanmıştık. Bunun nedeni Tayyip Erdoğan’ın kendi konumunu korumak için milliyetçilik sosuna bulanmış bir ‘dış güçler’ korkusunu kullanmasıydı. Bu da haklı olarak birçok kişide ‘dış güç’ fobisi yarattı. İçerdeki pisliği kapamak için dış güç korkusu kullanmak yaygınlaşmıştı. Bunu geçelim ama her ülkenin farklı gerçekleri var. Bunu unutmamak gerek. Kazakistan ve Türkiye iktidarları benzetmesi yapmak çok doğru olmayabilir.
Kazakistan 1991 yılına kadar Rusya’yla aynı ülke sınırları içindeydi. Bağımsız olur olmaz batı istihbaratının en yoğun çalışmaları yaptığı ülkelerden biri haline geldi. Neden mi? Haritaya bakalım; dünyanın en önemli doğal kaynaklara sahip ülkesi Kazakistan nerede? Rusya ile Çin arasında. Rusya’nın tüm güney sınırını Kazakistan kaplıyor. Görüldüğü üzere dünyanın en stratejik noktalarından biri!
Almaty’e ilk gidişim 1995 yılındaydı ve ortalık istihbarat elemanından geçilmiyordu. Coca Cola’nın Almati bölge sorumluları devlet büyüklerinden randevu almak için aracı oluyorlardı. Petrol şirketlerinin başındaki Amerikalı müdürler her türlü siyasi manevrada rol oynuyorlardı. Türkiye o yıllarda kapıları yeni açılan Orta Asya ile ticaret yapma derdinde tüccarlarla dolmuştu. Coca Cola bayilerinden medet umuyorlardı. Buna tanık oldum. Tabii ki rüşvet, yolsuzluk hat safhadaydı ve tabii ki Türkiye’nin 4 katı büyüklüğündeki bu ülkeyi yönetmek kolay değildi. Ama eski bir Sovyet yöneticisi olan Nursultan Nazarbayev bu az eğitimli toplumu bambaşka bir seviyeye çıkardı. Bu arada röportaj yaptığım batılı, doğulu bunca devlet ADAMI arasında en dikkat çekici isimdir Nazarbayev. Röportajımızda, “Özal zamanında Orta Asya’ya Batı’nın ekonomik tetikçilerini yolladınız şimdi de Fethullahçılar gibi Batı’nın kültür ve din tetikçilerini Türk diye bu coğrafyaya yolluyorsunuz. Ne zaman kendiniz olarak bize geleceksiniz?” diye azarlamıştı. Sözleri doğruydu ve çok net söylenmişti. Türkler vasıtasıyla Fethullahçılar üniversite ve dini çevrelere sızmıştı. Amerikalılar petrol, altın, gaz işini sarmalamışlardı. Bakın bu görüntüler petrol şirketlerinde çalışan yabancıların eşlerinin verdiği bir davetten…
İngilizler de Kazakistan’da çok faaldiler. Özellikle kırsal da tarım projelerine ilgi gösteriyorlardı.
“Eko turizme ağırlık veriyoruz. Köylülere iş sahaları yaratmaya çalışıyoruz. Güney Kazakistan’da, Aksu, Cibaglı’da, halka eko turizm öğretiyoruz. Evlerini pansiyon olarak kiralamayı, yerel turizmi onlara öğretiyoruz.”
Bu sivil toplum örgütü İngiltere’yle bağlantılı değil mi?
“Evet, finansman İngiltere’den!”
Gelin 2006’da konuştuğum sendikacı ve Soros Vakfı Başkanı Yevgeni Zhovtis’e kulak verelim. Yevgeniy İnsan Hakları Derneği Başkanı ve kapatılana kadar eski Soros Vakfı direktörüydü.
Kasetten:
“1990 – 1991’de Özgür Sendika Hareketi ile temasa geçtim. Eski usul sendikalar yerine, yeni tip bir sendikal hareketin gerekliliği üzerinde çalıştım. Ve Batı’dan özellikle de Amerikan sendikalarından büyük destek aldım.”
Bu büyük destek nasıl bir destekti?
“Batı’nın özgür sendikalar birliği, Amerikan sendikaları bizim için sendikal eğitim programları hazırladılar. Burada Özgür Sendikalar merkezini kurduk. Ve Batı’dan mali destek aldık. Birçok batılı sendika yöneticisi, eğitimcisi buraya geldi ve bize eğitim verdi, mali destek verdi.”
“1991 ve 1992’de Soros Vakfı’nın yardımları başladı. Vakıf, 90’lı yılların ortasından itibaren buradaki oluşumlara milyonlarca dolar para yardımı yaptı. Bu yardımlar daha çok üniversitelerdeki oluşumlarda kullanıldı. Dil eğitimi, burslar, eğitim programları, öğrenci değişim programları, yurtdışında konferanslar düzenlenmesi ve yurt dışında eğitim masrafları için verildi.”
Batı 90’lardan bu yana, Orta Asya’nın en zengin ve en güçlüsü olan Kazakistan’a her türlü yatırımı yaptı. Yumuşak ve sert güçleri konuşlandırdı. Sendikalar, akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler arasında Soros faaliyeti çok kapsamlıydı. Nursultan Nazarbayev “ekonomiyi güçlü tutarsak bizi sarsamazlar” diyordu. Ama Batı’yla ilişkiler arttıkça istikrar bozuldu. Büyüme durdu ve açgözlü devlet memurlarının rüşvet sarmalıyla mutsuzluk arttı. Kazakistan örümceğin kolları arasında kaldı. Bir yanda Amerikalı, Avrupalı petrol şirketleri, değerli maden işletmecileri bir yanda Vatikan temsilcileri, Fethullah efendi ve benzer cemaatler, bir yanda ırkçı eğilimlerle sarıldı. Kendine Atatürk’ü örnek alan Nursultan Nazarbayev ise yaşlandı ve 2019’da o coğrafyada koltuğu kendi isteği ile terk eden tek lider olarak tarihe geçti. Batı 20-25 yıllık faaliyetinin meyvelerini 2022’nin ilk günlerinde almaya çalışıyor olmalı! Putin-Biden görüşmelerinden 1 hafta kala Rusya’ya karşı yeni bir cephe açıldı. Amerika ve Rusya, Ukrayna ve Suriye’de ateş hattındayken Kazakistan ayağa kaldırıldı.
Amerika için, gerek Çin’in ‘Kuşak Yol Projesi’ni kesintiye uğratmak gerekse Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’deki adımlarını durdurmak için Kazakistan önemli bir mevzii!
Rusya’dan karşı hamle geldi. Rus NATO’su olarak bilinen 6 Orta Asya ülkesinin üyeliğindeki Kolektif güvenlik anlaşması örgütü Kazakistan’a barış gücü gönderdi. Söz etmemiz gereken önemli bir detay var: Kazakistan Rusya’nın ve Çin’in komşusu ama Amerika ve NATO’yla sıkı bir ilişki götürüyor. 90’ların ortasından beri NATO’nun ‘Barış için Ortaklık’ programı üyesi.
Bu ortaklık, ülkenin önemli kurumlarına sızmayı kolaylaştırmış olmalı!
“Barış için Ortaklık!” Eh alın size barış! NATO’nun barıştan ne anladığı malum!
Bu ortaklık kapsamında Kazakistan 2000’li yıllardan beri askeri iş birliği adı altında Amerika’dan yüzlerce milyon dolarlık yardım almaktadır. Amerikan dış işleri bakanlığı, dış ülkelerde fonlama yapan örgütler, sivil toplumcu zevat uzun zamandır Kazakistan’dadır. Böl, parçala, yönet şiarını hayata geçiren USAID adlı kuruluş Kazakistan’da faaldir. Muhalif parti ve platformlar Amerika’da, Avrupa’da en üst düzeyde ‘misafir’ edilmektedir. Amerikan büyükelçiliği muhalif vakıfları kurmakta ve beslemektedir.
Sözüm ona İslami örgütler, ‘Fethullahvari’ cemaatler de Amerikan elçiliği vasıtasıyla aktiftir. 2019’da Nursultan Nazarbayevin istifasıyla bu gibi örgütler daha da yayılmıştır ve son kargaşada sivil toplum örgütlerinin büyük katkısı vardır. Kazakistan denge politikası yürüteceğim derken içeriye sızan örümcek ağlarını denetleyemez olmuş aynı zamanda açgözlü devlet memurlarını dizginleyememiş, NATO ve Amerika’dan aldığı paraların bedelini ödemeye başlamıştır.
Ayrıca Türk dünyası kardeşliği adı altında içine yerleşen FETÖ’cü yani Amerikan istihbaratının Türk ve Müslüman görünümlü memurları, gazetecileri vesair Orta Asya’nın kalbinde ve Rusya ile Çin arasındaki bu stratejik ülkeye büyük zarar vermişlerdir.
Görünen o ki Asya’nın iki devi; Rusya ve Çin burunlarının dibine gelen musibetle savaşmak için gerekli adımları atacaklardır.
Banu AVAR
09.01.2022
İngilizce Özet:
Kazakhstan Today and Yesterday
I’m watching the media reporting like a parrot of the West about the things going on in Kazakhstan. After ordinary citizens protested the increase in liquefied gas prices, the government drew back but things evolved to something else with terror organizations acting among the ordinary citizens.
It was 2004 when I started the documentary called “Between the Borders”. Back then the Balkans, Caucasia and Middle Asia was shaking with coups while foreign intelligence payed generously to leaders of opposition, labor union leaders, media and NGOs. Government was accusing every protestor on the road as being a “terrorist” and this was drawing more people on the streets as well as armed forces.
I was accused of siding the government back then. In reality, Erdogan was using a mixture of fear of “foreign forces” with nationalism. Anyways, it may not be very correct to compare Kazakh and Turkish governments.
Kazakstan located just beneath Russia and above China, became the focus of Western intelligence as soon as it became a sovereign country.
When I first visited Almaty in 1995 it was full of intelligence agents. In an interview with Nursultan Nazarbayev he told me, “You sent here the economic hitmen of the West during Ozal’s presidency and now you’re sending West’s cultural and religious hitmen. When will you come as you are?” He was quite right. Fethullah Gulen’s men were in the academic and religious circles by the help of Turks while Americans enlaced the oil, gold and gas circles.
British were especially interested in agriculture projects in rural areas. In an interview I made in 2006 with Yevgeni Zhovtis the director of Soros Foundation and the President of Human Rights Association he said, “I was strongly supported by the Western and American unions while I worked on a new type of labor union. They prepared educational programs for us and provided financial support. Soros Foundation gave millions of dollars for academic purposes.”
In short, The West located both hard and soft powers in Kazakhstan since 90s. For US this country is an important location in terms of cutting China’s Belt and Road Initiative and to stop Russia’s progression in Ukraine and Syria.
The West seems to reap the fruits of their 20 plus years of efforts in 2022. A week before Putin-Biden meeting a new front emerged. While US and Russia was in the line of fire in Ukraine and Syria, Kazakstan was stirred up. Meanwhile Kazakstan is a member of of NATO’s Partnership for Peace program. US is aiding Kazakstan with millions of dollars under military cooperation. USAID is active in the country and opponents are welcomed in Europe at the highest level. US embassy keeps founding and feeding opposing associations.
So called Islamic “Fethullah-alike” organizations are also active in the country thanks to the US embassy. These organizations even sprawled further after Nazarbayev’s resignation. FETO which is in fact the US intelligence has harmed this country deeply in the name of Turkic world brotherhood. Unfortunately Kazakstan failed to keep a balanced policy and its officers under control.
Now that Kazakhstan started to pay back the aids it accepted from NATO and US, it seems like two monsters of Asia, Russia and China will have to fight with the calamity staring in their face.
Çeviri: Petek DEMİR İNCEK