Dünya kadınlar Günü.. İlan eden Birleşmiş Milletler. Yani Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Yemen’de yüzbinlerce kadının katledilmesine sessiz kalan yapı… ABD güdümündeki bu yapı, Dünya Kadınlar Günü’nü, 1857’de bir fabrikada yanarak ölen Amerikalı işçi kadınların anısından çalmıştı. Bu topraklar Batının aksine komutan kadınların yaşadığı topraklardır. Tomrislerin yaşadığı topraklardır. Devlet yöneten kadınların tarihe ad yazdırdığı topraklardır. Bacıyan-ı Rum (Anadolu bacıları) örgütlerinin var olduğu topraklardır. Batıda cadı avları yapılırken kadın, Dede Korkut hikayelerinde kutsal varlıktır.
Bu vatan
- Kara Fatma,
- Nezahat Onbaşı,
- Kılavuz Hatice,
- Tayyar Rahime,
- Şerife Bacı,
- Gördesli Makbulelerin
erkeklerinin yanında bazen de onların önünde savaşarak kurdukları vatandır. Kızlarımız kendilerine öncüler ararken tarihe bakmalıdırlar. Tarihimizde küresel medyanın örnek olarak önümüze koyduğu robotlardan çok daha gerçek kişilikler vardır.
Ve en zorlandığımız dönemde hatıraları bile elimizden tutup bizi ayağa kaldırıverirler! Bu özel günde sadece birkaç örnekle onları anmak istedim!
Bölüm Tam Metni
‘Dünya’ Kadınlar Günü… İlan eden Birleşmiş Milletler… Yani Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Yemen’de yüzbinlerce kadının katledilmesine, sessiz kalan yapı!
ABD güdümündeki bu yapı, Dünya Kadınlar Günü’nü, 1857’de bir fabrikada yanarak ölen Amerikalı işçi kadınların anısından çalmıştı.
1945’te Dünya, ABD hegemonyasına girerken, emekçi kadınlara armağan edilen “o gün”ün de içini boşaltmış, sınıfsal içeriğini atmış, kendi kullanımına göre tasarlamıştı.
Kimi kullanacaksa o ülkenin ya da o topluluğun ya da o terör grubunun kadınları sahne ışıkları altına alınır, onlara güzellemeler yapılır, ağıtlar yakılırdı.
Son zamanlarda PKK’lı kadınlar ‘BATI MEDYASININ GÖZBEBEĞİ’ hatta Hillary Clinton kızı ile kurduğu film şirketinde terörist kadınların hikayelerine öncelik verdi.
Evet, bugün “Dünya Emekçi Kadınlar” günü… Hangi emekçi kadının bundan haberi var acaba? Televizyonlarda kadını yok sayan köle haline getiren tüm haklarını gasp eden şirketler kadın günü mavrası yapıyor!
Emekçi kadınlar her zamankinden daha fazla sömürülüyor, açlıkla mücadele ediyor… işkence çekiyor.
Elitin kadınları mı (?) Onlar da sistemle barışık oldukları sürece, idareci mevkilere gelir, IMF’yi yönetir, siyasi mekanizmanın en üstlerine geçerler.
Küresel çete kadın adam tanımaz. Kendine bağlı robotlar ister. Onlar küresel bankerlerin maşaları, android ‘memurlardır. Adları Hillary’dir, Kamala’dır vesaire…
Önemli olan “sistem”in zulmünün görünmez olması, aşağıdakilerin birbirini kırmasıdır!
Şunu hiç unutmayın: Feminist bir hareket, sınıfsal bir direnişi engeller.
Onlar için toplum etnik ve dini temelde bölünürken, kadınla erkeğin omuz omuza yürümesindense düşman kamplara ayrılması gerekir.
Hedef toplumlar sadece etnik ve dini bazda değil “CİNSEL” olarak da bölünmelidir!
Batı istihbaratının babalarından fon, hibe vs. alanlar etnik, dinsel ve cinsel bölücülükte öncülük yapmaya mecburdurlar.
Ama unuttukları bir şey var.
Bu topraklar Batı’nın aksine komutan kadınların yaşadığı topraklardır. Tomris’lerin yaşadığı topraklardır.
Devlet yöneten kadınların tarihe ad yazdırdığı topraklardır.
Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) örgütlerinin var olduğu topraklardır. Batı’da cadı avları yapılırken kadın Dede Korkut hikayelerinde kutsal varlıktır.
Bu vatan Kara Fatma, Nezahat Onbaşı,
Kılavuz Hatice,
Tayyar Rahime,
Şerife Bacı,
Gördesli Makbule’lerin erkeklerinin yanında bazen onların önünde savaşarak kurdukları vatandır.
Kızlarımız kendilerine öncüler ararken tarihe bakmalıdırlar. Tarihimizde küresel medyanın örnek olarak önümüze koyduğu robotlardan çok daha gerçek kişilikler vardır. Ve en zorlandığımız dönemde hatıraları bile elimizden tutup bizi ayağa kaldırıverirler!
Bu özel günde sadece birkaç örnekle onları anmak istedim.
Bir Gördesli Makbule vardır mesela… Üzerinde siyah pantolon, ceket ve yere kadar uzun bir manto, ayağında çizme ve başında kalpak! Kısa bir Japon filintası taşıyor, doru bir atın üzerinde… Efradın çoğundan iyi ata biner, tehlike anında en evvel silahını ateşler!
İbrahim Ethem, Gördesli Makbule’yi işte böyle anlatıyor.
1921 yılında Usturumcalı Halil Efe ile evlenmiş iki ay sonra da kocasıyla beraber “AKINCI” olarak dağlara çıkmıştır.
Müfrezelerle beraber, Demirci, Gördes, Simav, Bigadiç ve Sındırgı dağlarında sürekli dolaşmış ve kahramanca savaşmıştır.
17 Mart ‘1922’de Akhisar-Sındırgı arasında Kocayayla’da düşmanla girişilen bir çarpışmada ŞEHİT olmuştur.
Binbaşı Ayşe mesela… Kendi kaleminden okuyalım:
“…Büyük harpte Kafkas Cephesinde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının intikamını almaya and içmiştim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs (1919)’da bana verdi. İzmir’i Yunanlılar işgal ettiği sırada Aydın’a gittim. Orada bir Kuvâ-yi Milliye birliği teşkil edip, bilâhare Nuri Çetesi’ne katıldım. İlk defa Sakarya’da sol kasığımdan piyade mermisi ile yaralandım. Seyyar hastanede tedaviden sonra tekrar müfrezeme iltihak ettim. Büyük Taarruzda Mürsel Paşa Fırkasına iltihak ettik. Ve Ahır Dağlarından düşman gerilerine akmağa memur edildik. İzmir’e ilk giden birlikler arasında ben de vardım. “Ayşe, kocasının en kıymetli yadigârı olarak sakladığı ziynetlerini satarak at, mavzer, elbise ve çizme tedarik etmiş, en ön safta savaşmış Binbaşılığa kadar yükselmiştir.”
Kara Fatma’yı da analım… Anadolu’da birçok Karafatma var ama 1888 Erzurum doğumlu Fatma Seher, Balkan Harbi’ne, kocası subay Derviş Bey ile katılmıştır.
25 yaşında Birinci Dünya Savaşı’nda ailesinden 9-10 kadınla beraber Kafkas Cephesi’ndedir.
Koca bir milis kuvvetine komutanlık etmiştir.
Bursa ve İzmit’in işgalden kurtarılması için mücadele ederken müfrezesinde 350 savaşçı vardır.
Üsteğmenlik rütbesine kadar yükselmiştir. Kara Fatma maaş almayı bile onursuzluk sayarak reddetmiştir. 1955 yılında yokluk ve yalnızlık içinde vefat etmiştir.
Ve son örnek ŞERİFE BACI olsun!
İstanbul’dan Anadolu’ya silah sevkiyatı yapılıyor. Maçka, Zeytinburnu gibi yerlerde bulunan küçük depolardaki top, tüfek ve cephaneler takalar ve teknelerle Zonguldak ve İnebolu’ya getiriliyor. Buradan kağnılarla, çoğu zaman da hayvan ve insan sırtında Ankara’ya naklediliyor. Bu sevkiyatlarda kadınlar görev alıyor işte Şerife bacı onlardan sadece biri!
1921 Şubat, tam 100 yıl önce kışın ortası…
Şerife Bacı, İnebolu’ya kaçırılan cephaneleri Ankara’ya ulaştırmak amacıyla 6 aylık bebeğiyle yola çıktı Kağnı arabasındaki cephaneleri ve bebeğini korumak için üzerlerine ince bir yorgan örttü. Her nasılsa kafileden geri kalmıştı. Cephane yüklü kağnısı ile kışla önüne kadar gelebildi.
Askerler Şerife Bacı’nın donmuş bedenini yolun kenarında kağnının üzerine kapanmış olarak buldular.
Yorganı kaldırdılar bir bebek feryadı etrafa yayıldı. Otlara sarılı top gülleleri arasında yerleştirilmiş çulların içinde kundaklı bir kız çocuğu vardı. İnebolu’dan Ankara’ya defalarca silah ve mühimmat taşımıştı.
Son seferinde top mermisi yüklü kağnısındaydı. Hedefine ulaşmıştı!
Kahraman kadınlarımızı saymaya ömür yetmez… Fransızlara yanlış yol göstererek Karboğazına sokan Kılavuz Hatice’nin hikayesini mi anlatsak; erkek kılığına girerek savaşan Halime Çavuşu mu; Bigadiç işgalinde konuşmayı reddettiği için Yunan askerleri tarafından fırına atılarak şehit edilen Nazife kadını mı; hangi birini?
Adını bile bilmediğimiz Erkek elbisesi giyerek milis kuvvetlerine katılan Bitlis defterdarının hanımını mı; Adana’da Vali Haşim Bey çetesinden Yörük Emine’yi mi Antepli Yirik Fatma’yı mı?
İşte bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk, “Dünyada hiçbir ulusun kadını, ben Anadolu kadınından daha çok çalıştım, Ulusumu kurtarmak için Anadolu kadını kadar vatanıma hizmet ettim diyemez!” demişti.
Bu topraklar öyle örneklerle dolu ki onlar ata nenelerimiz emperyalizme karşı savaşın en canlı örnekleri!
Amerika’nın ‘Cesur Kadın’ ödülü lütfettiği birilerine benzemez bu kadınlar! Onlar Atatürk’ün, Cumhuriyetin, kuvvanın kadınlarıydılar. Gözlerini kırpmadan şehit oldular. Ruhları şad olsun… Tüm kadınlarımıza örnek olsunlar!