Dünya basını ya da “uluslararası medya” ya da “uluslararası toplum” gibi tanımlarla sık sık karşılaşıyoruz.. Bu tanımlar acaba kimleri kapsıyor. “Dünya” medyası dediğimizde acaba kimlerden söz ediyoruz? Bunu bilmek faydalı olur Çünkü Türkiye’deki ana-akım medya “dünya”dakilerin kopyasıdır.
“Çalışan Gazeteciler Günü” için davet edildiğim 21. Yüzyılda Basın konulu panel konuşmamın özeti meraklısı için aşağıda:
Yürütme yasama ve Yargıdan sonra DÖRDÜNCÜ KUVVET olarak tanımlanan MEDYA son 40 yılda ‘sahiplerinin sesi’nden başkasına yer açılamayan bir mecra haline geldi. Batıda 14 medya grubu tüm haberleri şekillendiriyor. Bunlar:
- 21st Century Fox
- Bertelsmann
- CBS Corporation
- Comcast
- Hearst Corporation
- Lagardère Group
- News Corp
- Organizações Globo
- Sony
- Televisa
- The Walt Disney Company
- Time Warner
- Viacom
- Vivendi
Bunlar arasında koordinasyonu sağlayan iki iletişim şirketi ABD Savunma Bakanlığına bağlı çalışma yürüten Google Media Lab ve First Draft’tır.
Üç büyük haber ajansı da aynı kulübün üyesidir:
Associated Press, Agence France-Presse, Reuters. Bu ittifak tüm dünyaya aynı görüşleri dayatmak, beyinleri devşirmek kendi deyimleriyle insanlığı İNDOKTRİNE etmek için işbirliği yapmışlardır
İşbirliği içinde olan altı televizyon kanalının tümü de NATO’nun propaganda hücresi içindedir:
El Cezire, BBC, CNN, France24, Sky, El Arabiya.
Bu basın yayın kuruluşları Google ve First Draft sayesinde tüm görüşleri fikirleri yalan haberleri ya da çarpıtılmış görüşleri her ülkedeki yerel ve ulusal çapta basın yayın kuruluşlarına sızdırmaktadır. Çünkü ülkemizde olduğu gibi her ülkede haber daireleri belli haber ajanslarına abonedir. Özette Thierry Meyysan bu konuda ayrıntılı yayın yapmıştır.
“Dünya basını” denilen bu medya grupları sahiplerinin sesidir. Sahipleri ise, çok uluslu şirketler, petrol ve silah baronları, ilaç sanayicileri ve istihbarat servisleridir.
Bir örnek alalım: TİME WARNER
Time Warner; Time Magazine, HBO, Warner Bros., ve CNN’in sahibidir. Yönetim kurulu üyeleri; CFR Dış İlişkiler Komisyonu (Council on Foreign Relations), IMF, Rockefeller Vakfı, Warburg Ailesi Phillip Morris, ve benzerleridir. Amerika’da en saygın ana-akım iki gazete olan New York Times ve Washington Post’un yönetim kurullarına bakarsak durum şudur; her ikisinin de yönetim kurullarında Chevron gibi petrol şirketlerinden, Shering gibi ilaç şirketlerinden, Ford Motor şirketinden, İBM‘den isimler vardır.
Washington Post yönetiminde Columbia Üniversitesi rektörü ve Federal Reserve’ün başkanı Lee Bollinger, dünyanın en zengin birkaç kişisinden biri olan tefeci Willam Buffet, Coca cola’nın üst düzey yöneticileri, General Motors ve Johnson and Johnson gibi firmalardan isimler bulunur.
Amerikan ana-akım medyası istihbarat servisleriyle örtülü ilişki içinde çalışır. Çoğu ünlü gazeteci CIA’nin “Ajanlar için gazetecilik eğitim kursları”na katılmıştır. Zaten yükselen, ünlenen gazeteciler bunlardır. Basın yayın iletişimin durumu, hükümetlerle küresel şirketlerin ilişkisi gibidir.
Bir örnek:
2013’de Bush’un Milli Güvenlik danışmanı Stephen Hadley idi. Suriye’de Esad’ı indirmek, Suriye’nin işgali ve İran’ı hedef alma konularında en büyük yayın organlarında her gece konuşmacı olarak yer alan bu şahıs, Suriye’yi bombalamak için kullanılacak Tomahawk füzelerinin üreticisi Raytheon silah şirketinin de yöneticisiydi. Ayrıca Rockefeller, Ford ve MacArthur Vakfı ile bağlantılıydı. O ve onun gibiler tüm silah, petrol, ilaç şirketleri gibi basının da düşünce kuruluşlarının da sivil toplum örgütlerinin de içindelerdi. Ayrıca SAHTE BİR MUHALEFET üretme işini de başarıyla sürdüren bu çete mensupları, hedef ülkelerde de “uzantıları” vasıtasıyla benzer operasyonlara imza atmakta mahirdirler.
Banu AVAR
10 Ocak 2019 Adıyaman GAP Gazeteciler Birliği