“2014’te Batı Desteğiyle İktidara Gelen Neo-Naziler Olmasaydı, Bu Kriz Yaşanmazdı.”

0
2877

Moskova Üniversitesi’nden Amerikalı Araştırmacı ve Hibrit Şavaşlar Kitabı Yazarı Andrew Korybko ile Röportaj:

“2014’TE BATI DESTEĞİYLE İKTİDARA GELEN NEO-NAZİLER OLMASAYDI, BU KRİZ YAŞANMAZDI.”

B.A.-Neo-Naziler Ukrayna’da nasıl bir rol oynuyor ve Batı ile ilişkileri nedir?

Andrew KORYBKO: Bu oluşumlar, 2014 “EuroMaidan” turuncu darbesinin ardından iktidarda iyice güçlendiler. Batı medyası bu konuda birçok dosya yayınlamasına rağmen, Neo-Nazi oluşumların varlığını inkâr etti. Dünya Savaşı’ndan gelen faşist dalga özellikle Avrupa’da canlıdır. Bu hareketlerde yer alan kişiler çoğu ‘demir perde’nin doğusunda olan ülkelerin vatandaşlarıydılar, savaş sona erdikten sonra kaybeden tarafta oldukları ve misillemeden korktukları için Batı’ya taşındılar.

ABD, İngiltere ve hatta Kanada da, İkinci Dünya Savaşı dönemi faşizminden etkilenen bu aşırı milliyetçi hareketlerin destekçisi olarak öne çıkmaktadır. Bazıları Hitler’in o zamanki işbirlikçilerini yüceltmekte kahraman ilan etmektedir. O dönemde Alman faşizminden nemalanmış Stepan Bandera da aynı biçimde kahraman ilan edilmiştir. Soğuk Savaş yıllaarında ABD liderliğindeki Batı, bu gibi hareketleri komünist toplumlarda yayarak ‘içerden zehirleme, yok etme’ harekâtı yürüttüler. Glasnost ve perestoika bu gibi güçlerin ülkede özgürce at koşturmasına izin verdi ve sonuçta Sovyetler dağıldı.

Bunları söylerken milliyetçi hareketlerin tümünün faşist ideolojide olduğunu söylemiyorum.
Ama Ukrayna’da 2014’te başverecek olan faşist dalganın başlangıç noktası budur. ABD liderliğindeki Batı, George Soros’un küresel “Açık Toplum” ağlarıyla iş birliği içinde, Ukrayna’yı ele geçirmek için bu güçleri etkin bir şekilde kullandı: Eski Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in AB ile Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı reddetmesinin ardından Ukrayna’da “uyuyan hücreler” harekete geçirildi.

Ukrayna’nın büyük kentlerinde yükselen faşizm, Batı’nın adamlarını iktidara getirdi, ardından Ukrayna’nın askeriyesi, istihbarat birimleri ve dış işlerindeki bürokratlar etki altına alındı. Ve bu güçler etkin bir şekilde Ukrayna’nın etnik Ruslarına savaş açtılar. Batı, Ukrayna’yı sözde “Rusya karşıtı” haline getirmek için onları destekledi.

Bu kavram, devlet aygıtının tamamını Hibrit Savaş yoluyla, yani faşist vekillerin “derin devleti” silahlandırmasını ifade eder. Batı salak yerine koyduğu belli bir gruba Rusya’yı, kapısının önünde tehdit etmek görevi verdi. Rus kaynaklara göre, bu ideolojide olanlar kendileri için de riskli olduğunu düşünmeden nükleer ve biyolojik silahları araştırmaya başladılar.

Moskova’nın iddiasına göre Ukrayna’da ABD’nin kurduğu gizli NATO altyapısı, Ukrayna’yı Rusya’nın işgali için platform olarak kullanmayı amaçlıyordu. Bu, ABD’nin “füze karşıtı sistemlerinin” bölgesel konuşlandırılmasının devam etmesi ve sınırlarına yakın silahlara saldırması yoluyla Rusya’nın nükleer yeteneklerinin etkisiz hale getirilmesiyle sürecekti.
Batı, Rusya’yı nükleer ve biyolojik silah üretimi üzerinden tehdit edebilir, çevre ülkeleri bu iş için kullanabilir ve hatta Rusya’yı işgale girişebilirdi.

Bu nedenle Ukrayna’nın Naziler’den arındırılması ve silahsızlandırılması, Rusya’nın orada devam eden özel operasyonundaki en önemli hedefleri arasındadır. Yani ilk hedef, Ukrayna derin devletini Rusya’yı ve halkını yok etmeye takıntılı olan faşist güçlerden arındırmak, nükleer ve biyolojik silahları araştırmak, ikincisi ise o ülkeden kaynaklanan geleneksel askeri tehditleri etkisiz hale getirme ihtiyacıdır. Bu hedef NATO’nun oradaki gizli altyapısını yok etmeyi de içerir. Şunu kesinlikle belirtmek gerekir ki, 2014’te Batı desteğiyle iktidara gelen Neo-Naziler olmasaydı, bu kriz yaşanmazdı.

B.A.-Putin’in Batılıların kışkırtmasıyla Ukrayna’da tuzağa düştüğünü düşünüyor musunuz?

Andrew KORYBKO: Başkan Putin, Ukrayna’da askeri operasyon başlatmak istemedi, ancak ülkesinin güvenlik garantisi taleplerini Batı ile paylaşmasının ardından iki ay süren diplomasi işe yaramayınca son çare olarak buna başvurdu. ABD ve müttefikleri, Rusya’nın Ukrayna’nın NATO üyeliğinin kabul edilemezliği, bölgeden (Ukrayna dahil) tüm saldırı silahlarının kaldırılması ihtiyacı ve feshedilmiş olan 1997 Rus-NATO Kurucu Yasası’nda yer alan, kıtadaki askeri statükoya geri dönmenin aciliyetiyle ilgili meşru güvenlik endişelerini ciddiye almayı reddetti.

Rus lider, çeşitli nedenlerle harekete geçmek zorunda kaldı. İlk tetikleyici, Kiev’in ABD teşvikiyle, Donbass’ta BMGK onaylı Minsk Anlaşması’nı açıkça ihlal eden bir soykırımcı iç savaş düşmanlığını üçüncü defa başlatmasıydı. Rus istihbaratı, ABD’nin bölgeye ve Ukrayna’ya daha fazla “füzesavar sistemi” ve kısa sürede tamamlanması beklenen, son teknoloji hipersonik silahları yerleştirmek için yoğun bir çatışma bahanesi kullanacağı konusunda uyardı.

İkincisi, Başkan Putin 24 Şubat’ta Rus halkına yaptığı konuşmada, bu kampanyanın başlamasıyla Ukrayna’da NATO askeri altyapısının ne kadar derine kök salmış olduğunu ve nükleer ikinci vuruş yeteneklerini etkisiz hale getirdikten sonra Ukrayna’nın muhtemelen ülkelerine karşı sürpriz bir saldırı başlatmayı planladığını açıkladı. Üçüncüsü, ABD önderliğindeki Batı’nın, Avrupa güvenlik mimarisini AGİT ilkeleri doğrultusunda bölünmez kılmak için diplomatik yoldan revize etme girişimi ve bir ülkenin güvenliğini sağlamasını engelleme çabaları sonuç alamadı.

Ukrayna’nın o sıralar aktif olan nükleer ve biyolojik silah programının üzerine bir de bu baskılarla karşılaşan Rus lider, bir an önce harekete geçmesi gerektiğini biliyordu, aksi takdirde ülkesini stratejik savunmasını bir daha geri döndüremeyeceği şekilde riske atmış olacaktı. Nihayetinde, Kitle İmha Silahları (KİS) elde eden ABD destekli bir Ukrayna’nın şantajlarına maruz kalacaktı. Bu füze ve KİS krizini çözmek için Başkan Putin’in diplomatik girişimlerine içtenlikle karşılık vermeyen ABD bu çatışmanın sorumlusudur.

Bu, Rus liderin tuzağa düştüğü anlamına gelmiyor. Doğrusu, ABD’nin öngördüğü gibi davranmaya zorlandı. Bu tutumun alternatifi esasen teslim olmak ve Rusya’ya KİTLE İMHA SİLAHLARIYLA şantaj yapılmasına izin vermek olurdu, özellikle de nükleer ikinci saldırı yetenekleri etkisiz hale getirildikten ve Ukrayna biyolojik silahları geliştirdikten sonra…
Yine de, muhtemelen Putin’i yanlış değerlendiren ve medyanın, yaptırımların ve diğer baskı biçimlerinin ifade ettikleri gibi onu “caydırabileceğini” zanneden ABD, Rus liderin gerçekten dramatik bir şey yapabileceğini düşünmemiş olabilir.

Bununla birlikte, harekete geçmemiş olsaydı, daha önce açıklanan askeri-stratejik kriterlerin karşılanması ve Rusya’nın kendini savunmak için (çoğu ABD’nin bölgesel “füze kalkanı” tarafından vurulabilecek olsa bile) nükleer silahlara başvurmak zorunda kalması üzerine, önümüzdeki birkaç yıl içinde III. Dünya Savaşı pekâlâ başlayabilirdi. Rusya’nın harekete geçirmek zorunda kaldığı ilk dinamikleri ABD şekillendirdi, ancak dedikleri gibi, fiili savaş başladığında en iyi planlarda bile genellikle büyük ölçüde doğaçlama yapılması gerekiyor, bu yüzden Rusya dinamikleri zamanla tersine çevirebilir.

NATO’nun Ukrayna’dan sürpriz bir saldırısı olursa Devlet Başkanı Putin’in, kendisini nükleer şantaja ve hatta nükleer silahları son çare olarak kullanmaya zorlayan, ülkesine uygulanan benzeri görülmemiş askeri-stratejik baskıyı hafifletmek için beklediği fırsat penceresi budur. Bu çatışmanın ekonomi, enerji, siyaset ve diğer alanlardaki kısa vadeli sonuçlarından başkasını tahmin etmek çok zor, bu yüzden ABD’nin Rusya’yı kışkırtarak nihayetinde kendisine tuzak kurmuş olması mümkün.

B.A.-Sizce bu operasyon ne zaman biter?

Andrew KORYBKO: Rusya’nın Ukrayna’daki özel askeri operasyonunun ne kadar süreceğini tahmin etmek zor çünkü Moskova, Başkan Putin’in Rus ve Ukrayna halkının tarihsel birliğine olan samimi inancı nedeniyle sivil kayıpları ve tali hasarları sınırlamak için elinden geleni yapıyor. Bu görüşleri, geçen yaz resmi Kremlin web sitesinde okunabilecek ayrıntılı makalesinde detaylandırmıştı. Görüşleri, yazısında açıkça kabul etmesine rağmen, tahmin edilebileceği ABD liderliğindeki Batı Ana Akım Medyası tarafından ayrı bir Ukrayna kimliğini ve devletini inkâr ettiği şeklinde yansıtıldı.

Rus liderin tutumunun özü, bu iki halkın, örneğin Türkler ve Azeriler kadar kardeş olduğu ve özünde “iki devlet, tek millet” olduğudur. Farklılıklar bulunuyor, tarihsel deneyimlerin hepsi aynı değil, ancak bu halklar/insanlar nesnel yollarla birbirinden ayrılamazlar. Taraflardan birinin, bu durumda Ukraynalıların, yalnızca küçük ve doğal olarak oluşan farklılıkların dışarıdan alevlendirilmesi yoluyla ilk soruda yanıtlandığı gibi Batı destekli faşist ideolojilerin etkisi nedeniyle kendilerini Ruslardan kökten farklı olarak görmeleri sonucunu doğurdu.

İnsanlar arasındaki farklılıklara dikkat çeken herhangi birinin faşist olduğu söylenemez ancak Ukrayna faşizminin, tarihsel olarak gerçek olmayan ve sadece buna inanaların kafasında yer alan yeni bir Ukrayna kimliğini yapay olarak inşa etmek için bu faktörleri aktif olarak sömürdüğünü ve politikalarla hayata geçirmek istediğini herkesin bilmesini sağlamak gerekiyor. Başkan Putin, Ukrayna toplumunda oluşan bu eğilimlerin doğal olmadığına ikna oldu, bu nedenle ülkesinin özel operasyonunun hedeflerinden birinin bu kardeş ulusu Nazi etkisinden kurtarıp yabancı güçlerin zararlı etkisinden arındırmaktır.

Ne yazık ki, kayıpsız bir savaş yok ve hiçbir ordunun operasyonlarda mükemmelliği sağlaması beklenmiyor. Tabii ki operasyon sırasında hassas güdümlü bir mühimmatın beklenmedik bir şekilde yörüngesinden sapması gibi trajediler Rus kuvvetlerinin sorumluluğunda. Bunun kasıtlı yapıldığını söylemek Putin’in Rusların ve Ukraynalıların tarihsel birliği hakkındaki görüşleriyle çelişmektedir.
Bu arada Rusya’ya karşı benzeri görülmemiş derecede yoğun bir yanlış bilgi operasyonu yapılmaktadır. Halkın algılarını manipüle etmeye yönelik birçok asılsız suçlama basında dolaşmaktadır. Örneğin, Rusya’nın hastaneleri bombaladığını, çocukları katlettiğini vb. iddia ediyorlar. Yaydıkları çılgın bir savaş suçları dizisinin parçası gibi… Başkan Putin’in deli olduğu konusunda beyin yıkıyorlar. Putin son derece zeki bir lider ve sivilleri öldürmenin hedeflerine ters etki ettiğini iyi biliyor.

Rusya, isterse nükleer silahlara başvurmadan bile Ukrayna’daki her bir şehri birkaç saat içinde tamamen yok edebilecek bir askeri süper güçtür, ancak Putin’in görüşleriyle uyumlu olarak böyle bir savaşa yanaşmamaktadır. Rusya kirli bir savaş yürütmüş olsaydı, kentsel alanlar da dahil olmak üzere halihazırda çok daha fazla alanda başarı elde edebilirdi, ancak tahmin edilebileceği gibi sayısız sivil kayıp ve teminat hasarı olma ihtimali nedeniyle bunu yapmakta isteksiz. Başka bir deyişle, Rusya ABD’nin yaptığı gibi savaş açmıyor.

Gözlemciler, Rusya’nın yalnızca askeri hedeflere odaklanarak ilerleme nedenlerini farkındaysa, karşı tarafın neden henüz teslim olmadığını da anlarlar. Çünkü Başkan Putin’in Ukrayna halkına olan tavrı, karşı tarafı sivilleri insan kalkanı olarak kullanmaya itti. Moskova ayrıca Kiev’i, sivillerin insani koridorlardan tahliye edilmesini engellemekle suçladı ve ayrıca yerleşim bölgelerine ağır silahlar yerleştirmekle de suçladı.

Rus liderin kendi halkının ve Ukraynalıların tarihsel birliği hakkındaki görüşleri bu özel operasyonun askeri aşamasının ağır ilerlediğini açıklıyor. Bu, batı medyasının iddia ettiği gibi başarısızlık ya da “aksilikler” anlamına gelmez, Rusya’nın kentsel alanlarda faaliyet gösterirken çok dikkatli olduğu anlamına gelir. Eğer bu gerçekten iddia edildiği gibi bir savaş olsaydı, o zaman Rusya zaten Ukrayna’nın tamamını yok etmişti.

İngilizcesi:

INTERVİEW WİTH ANDREW KORYBKO

B.A.-What role do the Neo-Nazis play in the Ukrainian Conflict and what’s their relationship with the West?

Andrew Korybko: This is a very hotly debated issue, one that many Westerners deny even exists despite their own media having reported about it for years since such forces rose to power following the 2014 “EuroMaidan” Color Revolution coup. All countries have extreme nationalist elements, European ones much more than most others due to the lingering fascist legacy of World War II. Many of these movements’ supporters fled their homelands after that conflict ended and relocated to the West since they were on the losing side and feared retribution, especially those whose countries fell east of the “Iron Curtain”.

The US, UK, and also curiously enough Canada too all served as incubators of these extreme nationalist movements that were influenced by World War II-era fascism, some of which openly identify as such and glorify Hitler’s collaborators from that time like Ukrainian ones glorify Stepan Bandera. During the Old Cold War, the US-led West believed that the clandestine spread of these ideals through communist societies could serve as a “fifth column” for destroying them from within. Glasnost and perestoika opened the gates to those forces and allowed them to run wild, ultimately destroying the USSR.

That’s not to say that every nationalist movement in that former superpower was extreme or fascist, but just that this was the starting point of Ukraine’s fascist revival that would later explode after 2014. The US-led West, in collaboration with the George Soros’ global “Open Society” networks, patronized these forces as planned foot soldiers for taking over Ukraine sometime in the future. They activated those “sleeper cells” after former President Yanukovich unexpectedly declined signing his country’s Association Agreement with the EU, which served as the trigger for this preplanned insurgency.

That spree of urban terrorism successfully brought the West’s fascist proxies to power, after which they hijacked Ukraine’s permanent military, intelligence, and diplomatic bureaucracies (“deep state”), which in turn led to them proliferating their views across society at large with mixed success. These forces are obsessed with exterminating Russians, who they regard as “sub-human colonizers” despite those targeted people being indigenous for centuries to what’s nowadays regarded as Ukrainian territory. The West supported them in order to transform Ukraine into a so-called “anti-Russia”.

This concept refers to weaponizing the entirety of the state apparatus through Hybrid Warfare, in this case through the post-“Maidan” capture of its “deep state” by their fascist proxies. Knowing that their ideology will instruct them to do everything necessary to destroy Russia and its people, including those who live in Ukraine, the West saw them as the perfect “useful idiots” for threatening Russia right on its doorstep. With no sense of risk to themselves due to their radical ideological indoctrination, they began researching nuclear and biological weapons according to Russia.
The US intended to use Ukraine as its platform for eventually launching a conventional invasion of Russia, ergo the secret NATO infrastructure that Moscow claimed had been established there. This would follow the neutralization of Russia’s nuclear second-strike capabilities through the continued regional deployment of the US’ “anti-missile systems” and strike weapons near its borders. Upon Ukraine’s successful production of nuclear and biological weapons, the West could blackmail Russia through their neighboring fascist proxies then invade it if the country refused to submit.

That’s why the denazification and demilitarization of Ukraine are among Russia’s top goals in its ongoing special operation there. The first refers to purging its “deep state” of those fascist forces who are obsessed with destroying Russia and its people, even going as far as to research nuclear and biological weapons, while the second concerns the need to neutralize the conventional military threats emanating from that country, which also includes destroying NATO’s secret infrastructure there. Had it not been for the Neo-Nazis coming to power with Western support in 2014, this crisis wouldn’t have happened.

B.A-. Do you think Putin entered a trap in Ukraine at the instigation of Westerners?

Andrew Korybko: President Putin didn’t want to launch his special military operation in Ukraine but did so as a last resort after the two prior months of diplomacy following the sharing of his country’s security guarantee requests with the West failed. The US and its allies refused to take Russia’s legitimate security concerns seriously regarding the inadmissibility of Ukraine’s hoped-for NATO membership, the need to remove all strike weapons from the region (including Ukraine), and the urgency of returning to the continental military status quo enshrined in the now-defunct 1997 Russian-NATO Founding Act

The Russian leader was forced to act when he did for several reasons. First, the most immediate trigger was Kiev’s US-encouraged genocidal initiation of a third round of civil war hostilities in Donbass that also flagrantly violated the UNSC-approved Minsk Accords. Russian intelligence warned that the US would use the pretext of an intensified conflict to deploy more “anti-missile systems” and strike weapons to the region, including to Ukraine and eventually hypersonic ones too upon the US’ final development of these cutting-edge arms that has yet to occur but is expected to be completed shortly.

Second, President Putin revealed during his 24 February address to the Russian people announcing the onset of this campaign just how deeply entrenched NATO’s military infrastructure was in Ukraine, which he said was planning to launch a surprise attack against their country after first presumably neutralizing its nuclear second-strike capabilities. And third, the US-led West’s failure to diplomatically revise the European security architecture in order to make it truly indivisible in line with the OSCE’s principles and prevent one country from ensuring their security at anyone else’s expense failed to achieve results.

Faced with these three pressures on top of Ukraine’s then-active nuclear and biological weapons program, the Russian leader knew that he had to act soon otherwise his country would risk soon finding itself perpetually on the strategic defensive from which it might never recover, up to and including ultimately becoming blackmailed by a US-backed Ukraine that obtains weapons of mass destruction (WMDs).

Since the US triggered President Putin’s response by not sincerely reciprocating his diplomatic attempts to resolve this undeclared US-provoked missile and WMD crisis, it’s to blame for this conflict.
That said, it doesn’t mean that the Russian leader fell into a trap. Rather, he was forced to act like the US predicted that he might very well do, though the alternative was to essentially surrender and allow Russia to be blackmailed by WMDs, especially after the eventual neutralization of its nuclear second-strike capabilities and Ukraine’s successful development of biological weapons. Still, the US might not have thought that he’d really do anything dramatic after possibly misjudging him and thinking that media, sanctions, and other forms of pressure might “deter” him, as they phrase it.

Had he not acted when he did, however, World War III might very well have begun in the next few years upon the earlier explained military-strategic criteria being met and Russia possibly having to resort to using nuclear weapons to defend itself out of desperation, even those that might mostly be shot down by the US’ then-fully established regional “missile shield”. The US shaped the initial dynamics in which Russia was forced to act, but as they say, even the best plans usually have to be improvised to a large extent once the actual fighting begins, so Russia might be able to reverse the dynamics with time.

It’s that window of opportunity amidst this chaos that President Putin seems to be anticipating in order to alleviate the unprecedented military-strategic pressure placed upon his country that threatened to force it into nuclear blackmail or even use nuclear weapons as a last resort out of self-defense if NATO’s surprise attack against it from Ukraine ever happened. The economic, energy, political, and other consequences of this conflict are too difficult to predict over anything other than the shortest term so it’s possible that the US ultimately set a trap against itself by provoking Russia, ironically enough. 3. How do you evaluate Turkey’s mediation between the Ukrainian and Russian Foreign Ministers, and what does the country becoming the center of traffic for international parties indicate?

B.A.- How long do you think this operation will take?

Andrew Korybko: It’s difficult to predict how long Russia’s special military operation in Ukraine will take because Moscow is doing its utmost to limit civilian casualties and collateral damage due to President Putin’s sincere belief in the historical unity of the Russian and Ukrainian people. He elaborated on these views in his detailed article from last summer that’s available to read at the official Kremlin website. His views were predictably misportrayed by the US-led Western Mainstream Media (MSM) as implying his denial of a separate Ukrainian identity and state even though he explicitly acknowledges such in his piece.

The gist of the Russian leader’s position is that these two people are as fraternal as Turks and Azeris, for instance, in that they’re essentially “two states, one nation”. Differences exist, historical experiences aren’t all the same, but these people are inseparable in all objective ways. It was only through the external exacerbation of their minor and naturally occurring differences that one of the parties, Ukrainians in this case, began to consider themselves as radically different from Russians due to the influence of Western-supported fascist ideologies as explained in the answer to the first question.

That is not to say that anyone who draws attention to the differences between these people is fascist, but just to make everyone aware that Ukrainian fascism actively exploits these factors in order to artificially construct a new Ukrainian identity that isn’t historically factual but nevertheless exists in the minds of its believers who attempt to bring it to life through their policies. President Putin is convinced that these trends are unnatural in Ukrainian society, hence why one of the objectives of his country’s special operation there is to denazify this fraternal nation from foreign forces’ pernicious influence.

There’s regrettably no war without casualties, including civilian ones, and no military is ever expected to ensure perfection in every single one of its operations. With that in mind, there might be instances of Russian forces accidentally being responsible for certain tragedies such as if a precision-guided munition unexpectedly veers off its trajectory, but nobody should regard that as deliberate if it is indeed proven without a doubt to have happened. That’s because Russia has nothing to gain from doing so since such acts would contradict President Putin’s views about the historical unity of Russians and Ukrainians.

It’s crucial for observers to keep this in mind because the MSM’s unprecedentedly intense infowar against Russia is relying on a lot of unsubstantiated accusations against their target to manipulate the public’s perceptions. For instance, they’re claiming that Russia bombs hospitals, slaughters children, etc., as part of some crazed series of war crimes that are being inexplicably committed presumably because President Putin is crazy, or so they’ve brainwashed their audience into believing. He’s anything but crazy, he’s extremely clever, and he knows that killing civilians is counterproductive to his goals.

Russia is a military superpower that could utterly destroy every single city in Ukraine within hours if it truly wanted to even without resorting to nuclear weapons but hasn’t done so purely due to its desire to wage a clean war in alignment with President Putin’s views about the historical unity of these two people. If Russia waged a dirty war, it could have achieved much more on-the-ground success already, including in urban areas, but it’s reluctant to do so due to the countless civilian casualties and collateral damage that could predictably cause. Put another way, Russia doesn’t wage war like the US does.
If observers are aware of these factors influencing Russia’s self-discipline in focusing solely on military targets, then it makes sense why the opposing side hasn’t yet capitulated. That’s because they’re using these same civilians who President Putin regards as fraternal to his own people as human shields for deterring Russia’s military operations. Moscow also accused Kiev of deploying heavy weapons in residential areas for that purpose along with preventing civilians from evacuating through agreed-upon humanitarian corridors.

The Russian leader’s desire for a purely clean war as influenced by his views about the historical unity of his own people and Ukrainians explains why the military phase of the special operation hasn’t yet ended. This doesn’t suggest any so-called “setbacks” like the MSM claims but is indicative of the very careful approach that Russia is taking when operating in urban areas. If this was really the dirty war that its critics claim it is, then Russia could have totally destroyed the entirety of Ukraine already, but the very fact that it hasn’t contradicts that false infowar narrative and proves President Putin right.

Çeviri: Petek Demir İncek

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz