‘Demokrasinin şartı seçimdir’ diye bir aforizma var ya… Son Amerikan seçimleri yine gösterdi ki seçimlerin ne demokrasiyle ne eşit vatandaşlık hakkıyla ne özgür iradeyle ilgisi var. Seçim oyununu oynayan elitler.. Kendi aralarında düzenledikleri turnuva iki takımlı bir turnuva. Diğer partilerin adı bile yok. Son günlerde de Türkiye’de ‘Trump mı Biden mı’ tartışması yapanlar ve birinden birini cansiperane savunanlar içler acısı. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler birbirinin karşıtı görünse de aslında halka karşı birbirine yaslanarak ayakta kalan ve halkın haklarına tecavüz ederek siyasi mekanizmayı çıkarları için kullanan elitler. Biz yoksul Amerikan halkına bakalım. Nüfusun yarısını oluşturan onlar.Bu yoksul emekçi kesimin kendi çıkarlarını savunan bir parti olmadığı gibi, seçmek istediği bir parti olsa da oy kullanma hakkınI elde etmek için önlerinde epey engel var.
Örnek: Florida eyaletinde çıkarılan yasaya göre kişi yanlışlıkla bile olsa herhangi bir suçtan ceza almışsa, bir hüküm giymişse sonrasında beraat etmiş bile olsa mahkemeye başvurup bu durumu onaylatmamış ise oy kullanamıyor. Kişilerin mahkeme masrafı veya benzer en ufak bir kamu borcu varsa oy hakları gaspediliyor.. Florida’da 774 bin kişi bu durumda. (www.aclu.org/other/oppose-voter-id-legislation-fact-sheet)
Ayrıca 21 eyaletde geçerli bir yasaya göre ‘Seçmen kimliği’ olmayan seçmen oy kullanamıyor. Yoksulluk sınırı altında yaşayan Amerikan halkının sayısının yüzde 40’lara ulaştığını düşünürsek, bedeli 50 ile 150 dolar arasında değişen kimlik bedelini (Voters ID) büyük çoğunluğun veremeyeceği açık.. Ayrıca Amerika’da Seçmen kimliği çıkarmak için bir hüviyet kartına ihtiyaç var ki fotoğraflı hüviyet kartı sahibi olmayanların sayısı bir hayli fazla.. Amerikan Sivil Haklar Birliği uzmanlarına göre hiç nüfus kağıdı, pasaport, ehliyet vs sahip olmamış insan sayısı 20 milyonu aşıyor. Yani bu insanların oy kullanma lüksü yok!
Diyelim canlarını dişlerine taktılar paralarını ceplerine koydular bu sefer de Covid 19 tedbirlerine takılıp uzun bir süre beklemek zorunda kalabilirler…
Sözün özü seçim oyununda halk sadece dekor … Bu oyun uzun zamandır elitler arasında iktidar değişimi için oynanıyor. Oyunda kuralsızlık kurallaşmış gibi görünüyor. En iyi örneğini 2000 yılında Bush – Gore arasında yaşanmıştı. . Hatırlayın Al Gore Florida’da 537 oy farkıyla kazandığı koltuğu Bush’a geri vermek zorunda kalmıştı. Çünkü sistem hak hukuk adalet üzerine değil içiçe geçmiş oyunlar üzerine inşa edilmiştir.
Amerikan sisteminde başkanı seçen halk değil, 538 adet delegeden oluşan Seçmenler Kuruludur. Her eyalette çoğunluğu alan parti tüm delegeleri kazanmış olur.. Yani en fazla oyu kimin aldığının hiçbir önemi yoktur.. 2000 seçimlerinde Al Gore yüzde 48.4 Bush ise yüzde 47.9 oy almış ama delege sayısı Gore’dan fazla olan Bush başkan olmuştur. Sonuç Yüksek Mahkemeye taşınmış, al takke ver külah mahkeme azaları arası pazarlıklar felan fişmekan derken George W. Bush, Demokratların 8 yıllık iktidarına son vermiştir.
Seçim oyunu demokrasi adı altında, halkın özgür iradesini kullanarak yönetimi belirleme gibi bir söz salatası ardında, elitler arasında oynanır ve 4 yılda bir halka karşı, halka rağmen ve halk kullanılarak sahneye konur. Amerikan seçimleri ile pek bir ilgili, geleceğini bu seçimlere bağlayan, Biden ile Trump’ı kıyaslamaktan bir hal olan zevat şunu bilmelidir ki öndeki kuklaların ardında karmaşık derin yapılar karar verici olanlardır ve kim Beyaz Saraya gelirse gelsin yön verici onlardır.
Banu AVAR
4.11.2020