#49 – Batı’nın Sözde “Ermeni Soykırımı” Kartı

0
1102

Bölüm Tam Metni

23 Nisan 2014’te başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan bir ilke imza atmıştı:

Açıklaması şöyleydi:

“20. Yüzyıl başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz .”

Geçen yıl, 24 Nisan 2020’de Erdoğan, Ermeni patriğine bir mektup yolladı ve “1.Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyorum.” demişti.

2015’te ilk kez bir hükümet mensubu sözde ermeni soykırımının 100. Yıl ayinine katıldı ve taziyelerini sundu. Avrupa Bakanı Volkan Bozkır, Kumkapı’daki kilise ayininde kameralara “1916’dan beri bu ayine katılan ilk bakanım ve bundan onur duyuyorum.” dedi. Çanakkale’de papazlara ayin yaptırıldı. Prens Charles huzurunda Ermenilere taziye dilendi yani aslında Türkiye yapmadığı soykırım için özrünü diledi!
O nedenle, Biden’ın ne yaptığının hiç önemi yok!

Şimdi biraz geriye gidelim…

2007’de Fransa’da ‘Ermeni Yılı’ ilan edilmişti. TRT’de “Sınırlar Arasında” adlı belgesel dizisinin bir bölümünü ‘Ermeni Yılına ve Fransa’nın bölücü aydınlarına ayırmıştım.
Paris’in her yanında Türkiye karşıtı anıtlar, sergiler, konferanslar Osmanlı barbarlığını anlatmaktaydı. Ermeni Araştırma Merkezine gittik, başkan Jean Claude Kebapçıyan ve Ermeni entelektüeller ile röportajlar yapmıştım. Türkiye’den göçmüş ailelerin çocuklarıydılar. Beni ağırlamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Sanırım, beni Türkiye’nin Türk olmayan medyasından sanıyorlardı!

Hepsine “Neden bunca yıl sonra bu konu gündeme getiriliyor?” diye sormuştum.
Kebapçıyan, “1915-16 yıllarındaki soykırımı tüm Türk milletine mal edemem. Bu sadece İttihat ve Terakki’nin belli bir kesimi tarafından planlanmıştı… Tabii ki bugünün Türkiye’sini olanlardan sorumlu tutamayız…” demişti.

“Bu söyledikleriniz ışığında, Fransa’daki son yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Artık ‘Ermeni soykırımı yapılmamıştır!’ demek yasak. Fransa, faşist yasalar çıkarıyor!” dediğimde…
“Bu yasa, toplum içinde sosyal barışı ve huzuru sağlayacak bir yasadır. Soykırımın adı konulmaması hakaret ve aşağılamadır!”demişti.

O anda aklımdan Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Lübnan’da ve birtakım başka yerlerde, sorgusuz sualsiz ölen, işkence gören yüz binler geçmişti. Acaba Musul’da Telafer’de, Gazze’de kimler, neyi, nasıl algılıyordu? Ya Azerbaycanlılar! Hakaret ve aşağılanma konusunda onlar ne düşünüyorlardı?

Asıl meseleye gelelim… Emperyalist devletler sopa gösterip havuç uzatarak dünyayı idare etmeye çalışıyorlar. Amerika’nın da diplomasiden anladığı bu!

Nasıl ki yüz yıl önce Avrupalı devletler, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı etnik kartı kullanmışlardı, Osmanlı uyruklu Ermeni ve Kürtleri ayrı devlet kurma yönünde kışkırtıp silahlandırmışlardı, bu politika hiç değişime uğramadan devam ediyor.

Hatırlayalım, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinden 25 devlet çıktı. Ama Batı’nın en büyük hayali olan, Osmanlı topraklarındaki petrol coğrafyasından yırtılacak, iki devlet projesi yarım kaldı. Bunlardan biri Kürdistan, öbürü Ermenistan’dır.

Gerisi palavradır, manevradır, pis bir oyundur… Usanmadan Batı’yı Ermeni soykırımcısı olmadığımıza inandırmak için dil dökmek de bu pis oyuna hizmet eder, oyunu devamlı kılar, gereksizdir. Hiç merak etmeyin! Batı, neyin ne olduğunu bizden daha kapsamlı olarak bilmektedir. Arşivlerinde asıl Türk soykırımlarına ait birçok belge de mevcuttur.
2006’da Erivan’da, Milliyetçi Taşnaksutyun Partisi sözcüsü Giro Manoyan, “Gelecekte Türkiye’den toprak talep edebiliriz!” demişti.

Ben de konuyla ilgili her röportajımda bir sonraki adımı sormayı sürdürmüştüm. Eski cumhurbaşkanı, Ermeni soykırım inkâr yasası mimarı Nicola Sarkozy’nin danışmanıyla bir röportaj yapmıştım. Patrick Deveciyan, ‘Ermeni terör örgütü Asala’nın uzun yıllar boyunca avukatlığını yapmıştı. Geçen yıl vefat etti.

Ona, “Bir Ermeni olarak, Ermeni devletinin bir sonraki adımını ve taleplerinin ne olacağını tahmin edersiniz?” diye sorunca ayağa fırlamış, “Siz bana Ermeni diyemezsiniz! Ben Fransız’ım” demişti.

Avaz avaz bağırıyordu: “Ben burada Ermenistan adına konuşmuyorum ve konuşmaya da hakkım yok. Ben Ermeni değilim! Ben Fransız’ım!”

Babası Elazığ doğumluydu, soyadı Deveciyan’dı. Ve Ermeni asıllı oluşunun öne çıkarılmasından nefret ediyordu. “Fransa dâhilinde yaşayan herkes Fransız’dır!” diyordu. Kulağımıza küpe olsun!

Deveciyan’la röportajımızda ikinci önemli noktayı da sizinle paylaşayım… Şöyle demişti:
“Türkiye’de yaşayan bir azınlık, kararlılıkla, planlı bir şekilde ve tam bir uygulamayla, Türk otoriteleri tarafından yok edildi! Ve bu soykırımı ilk kabul eden de o yıllardaki Türk yöneticileriydi. Damat Ferit Paşa Hükümeti’nden söz ediyorum.”

Batı’nın pis oyununu kabul edip haklı gören Damat Ferit ve padişahtı. Demek ki baştakiler her zaman milletin yanında olmayabiliyor. Bu da kulağımıza küpe olsun!

22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda toplanan Saltanat Şurası’nda, Sevr’in maddeleri oylanmıştı ve Damat Ferit, Sevr anlaşması için “Bu antlaşma, İstanbul’u ve küçük bir toprak parçasını bize bırakıyor. Antlaşmayı imzalarsak, iyi kötü bu kadarda olsa bir varlığımız olacak. Ama imzalamazsak dünya haritasından silineceğiz” demişti.

Sevr’e göre Güneydoğu’da bir Kürdistan ve yanı başında sınırları, Amerikan Başkanı Wilson tarafından çizilen bir Ermenistan devleti olacaktı. Türkiye 2-3 şehirden ibaret kalacaktı.
Batı’nın pis oyunu tutmadı. Amerika henüz emekleme dönemindeydi. Fransız sömürge valileri Anadolu direnişiyle baş edemedi… Anadolu direndi, Batı geri çekildi. Ardından 2. Paylaşım Savaşı geldi.

1970’lerde toparlandılar eski rüyalarına kaldıkları yerden devam ettiler. 1970 yılında Paris’te Sevr Antlaşması’nın 50. Yıl dönümü toplantısı yapıldı! Toplantının adı, Sevr’i canlandırma toplantısıydı…

1974’te Kıbrıs çıkartmasıyla adada zulme dur dedik ve tam bir yıl sonra, ‘Ermeni Asala Örgütü’ kuruldu ve onlarca Türk diplomatı şehit oldu… Asala, Sevr’de öngörüldüğü şekliyle bir Ermeni devleti için kurulduğunu açıklıyordu.

Asala, küresel oyunda yerini aldıktan birkaç yıl sonra, 1978’de PKK kuruldu ve yine Sevr’de öngörülen ‘Kürt Federe Devleti’nin kurulmasını amaçlıyordu.

Sevr Antlaşması’nda yer alan bir başka devlet projesi “Bizans Devleti” projesidir!
1994’te, Avrupa Birliği, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u “Bizans Devlet Başkanı” olarak seçtiğini duyurmuştu. Bu unvan sadece Sevr’de mevcuttu Buna göre Fener Patrikhanesi, ekümenik yani toprak sahibi olacak ve tıpkı Vatikan devleti gibi bir statüye kavuşacaktı.
Batı’nın pis oyunu sadece etnik kartlardan oluşmaz, hedef ülkelerin içinde satılık mecralar bulunur, aydınların beyinlerine sızılır, tüm kurumları etki altına alınır. Batı’nın bayilikleri hükümetin, ordunun, üniversitelerin kılcal damarlarına konuşlanır!

Ben 2006’da TRT’de “Sevr ve Fransa” belgeselini yaptıktan sonra başıma garip şeyler gelmişti.

Öncelikle belgeselden Cezayirli Avukat İsabel Peyre’nin röportajları çıkarıldı.

Avukat Peyre şöyle demişti:

“Dünya, tarihini yeniden değerlendirecekse önce Amerika, Kızılderililerin kanları üzerine kurulmuş bir ülke olduğunu kabul etmeli! Bence Türkiye’ye bu şekilde baskı kurulmasının nedeni, ondan istenen bir şeyler olması, onun bir noktaya doğru itelenmesi!
Şu yeni çıkarılan soykırım inkâr yasasına bakın! Bu yeni yasayla Fransa, iki ülkenin, Türkiye ve Ermenistan’ın iç işlerine ve daha da kötüsü, tarihine müdahale etmeye kalkışıyor. Bunu Türkiye’nin egemenliğine bir saldırı olarak yorumluyorum. Türkiye bu sorunuyla tabii ki ilgilenmeli… Ama bence Fransa’nın bu konuda kimseye ders verecek bir durumu olamaz! Fransa neden Cezayir milletine korkunç, canavarca işkenceleri, toplu katliamı kabul etme konusunda hiçbir adım atmadı? Bir kere hükümetler, tarihî gerçekler konusunda fetva veremezler! Fransa tarihin bu döneminde, tam şu anda, ırkçılık ve ayrımcılığı güden politikalar uygulamaktadır.”

İşte bu röportaj, Türkiye’de Türk Televizyonu TRT’de sansüre takıldı! İlginç değil mi? Daha acısı da var: 3 Temmuz 2007’de AKP Hükümeti, “Sözde Ermeni soykırımı” demeyi yasakladı. Bundan böyle, soykırım yalanları, “1915 olayları” adı altında anılacaktı! Bu arada Batı, ne Cezayir ne Ruanda ne Irak ne Haiti ne Lübnan ne Filistin ne Azerbaycan ne Yemen ne Nijerya ne Afganistan ne Sami ırkı ve daha sayamayacağımız kadar çok ülkede yaptığı soykırımlar için özür dilemedi!

Bu pis oyunları sahneye koyan emperyalist ülkeler ve onların bile isteye oyununa gelen hükümetler, oyunların farkında olanları korkutamaz, yıldıramaz! Biz oyunların farkındayız. Amerika’nın ‘Ermeni soykırımını kabul ediyorum’ pis oyununu, onunla NATO tatbikatına katılma kararında olan Türkiye’yi yönetenlerin düşünmesini sağlar mı emin değilim!

Banu AVAR
26 Nisan 2021

Önceki İçerik#48 – 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız Kutlu Olsun!
Sonraki İçerik#50 – Banu Avar’la Soru Cevap – 1
2009’da Avrasya TV'de DÜNYA DÜZENİ adlı haber programını yaptı. 2004-2008 arasında TRT'de ‘SINIRLAR ARASINDA’ Haber Belgesel Programının yapımcısıydı. Londra City University televizyon bölümünde yüksek lisans yapan ve BBC TV Belgesel kurslarını bitiren Banu Avar BBC Türkçe bölümünde yapımcı ve sunucu olarak çalışmış, TRT’nin Londra muhabirliğini üstlenmiş; Günaydın, Vatan, Dünya, Politika gibi gazetelerde muhabir olarak çalışmış ve birçok dizi yazıya imza atmıştır. TRT 1 ve TRT 2’de yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu üstlendiği "Mozaik" ve "Kaleideskop" programları yayınlanmıştır. "32. Gün" programının ilk yıllarında programın Londra muhabirliğini yapmış ve Kıbrıs, Demirkırat gibi belgesellerde yapımcı, araştırmacı olarak görev almıştır. BEN SEZAR (‘I, Ceasar’), KIRIM SAVAŞI (‘Crimean War’), BÜYÜK OYUN ‘The Great Game’ ve TRUVA ‘Troy’ gibi BBC ve Discovery Channel belgesellerinin künyesinde Türkiye prodüktörü olarak yer almıştır. 1999’da TV8’in belgesel bölümünü kurmuş, 2004’e kadar 30’dan fazla belgesele imza atmıştır. 2004 yılında -Attila İlhan ve Erol Manisalı ile birlikte- işine son verilmiştir. Denizciler, Bir Zamanlar Kıbrıs’da, Artık BİZ DE varız!, Devlerin Savaş Alanı Afganistan, Türkiye Sevdalıları gibi belgesellerden OHRİ, GÜZEL OHRİ Makedonca’ya çevrilmiş ve Makedon Ulusal TV Kanalında bir çok kez gösterime girmiştir; Rıza oğlu Haydar ALİYEV belgeseli ise Azerbaycan Devlet Kanalında defalarca yayınlanmıştır. 2004 yılında yapımına başladığı; Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya, Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Avrupa’dan dosyalarla 82 ülkeden konuların yer aldığı Sınırlar Arasında belgeseli 2008 mayıs ayında ABD, İsrail, Gürcistan, İsveç Büyükelçilerinin şikayetleri sonucu yayından kaldırıldı.. Bu gerekçe TRT üst yönetimi tarafından beyan edilmiştir! Avar daha sonra, 2009 Şubat - Haziran arasında AVRASYA TV (ART)'de "DÜNYA DÜZENİ" adlı haber programını yaptı. Banu Avar, 2004-2008 yılları arasında 40'dan fazla kurumdan çeşitli ödüller ve plaketler almıştır. 8 kitabı bulunmaktadır: Sınırlar Arasında (2006) Avrasyalı Olmak (2007) Hangi Avrupa (2007) ‘Böl ve Yut!’ (2008) Hangi Dünya Düzeni (2009) Kaçın Demokrasi Geliyor (2010) Gün O Gündür (2012) Zemberek (2016)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz