#45 – Batı’nın Deli Gömleğinde Türkiye!

1
1237

Mayıs ayında Avrupa’yı Savunma – Defender Europe 21 adlı tatbikat yapılacak. Amerika, Balkanlar ve Karadeniz üzerinden Rusya’ya karşı büyük bir savaş tatbikatı için kolları sıvadı. 1 Mayıs’ta başlayacak ve 14 Haziran’a kadar sürecek bir tatbikat bu ve NATO’nun son 25 yılda yaptıklarının en büyüğü. On binlerce asker bölgeye akıyor. Montrö Anlaşması nedeniyle yabancı askeri gemiler boğazlardan geçmeyecek ancak Amerikan Birlikleri gerek Yunanistan’ı kullanarak Ege’ye, gerek Romanya’yı kullanarak Karadeniz’e girebiliyor. Karadeniz’e sınırı olan Ukrayna, Bulgaristan, Romanya savaş gemilerine ABD ve diğer NATO ülkelerinin askerleri yerleşebiliyor. Karadeniz’e kıyıdaş olan NATO üyesi ülkelerinin donanmaları Karadeniz’de sürekli ortak tatbikatlar da yapıyorlar. Rusya’ya gözdağı tatbikatına Türkiye dahil 21 NATO üyesi katılıyor.
Ayrıca NATO üyesi olmadıkları halde “Defender Europe 21″e katılan ülkeler var. Amerika’ya parmak kaldıran ülkeler: Bosna-Hersek, Kosova, Moldavya, Ukrayna ve Gürcistan. Rusya bu tatbikatı dikkatle takip ediyor. Takiple kalmıyor; askeri hareketliliği, sınırlara konuşlandırdığı birlikler dikkat çekici. Böyle bir durumda; dünya böylesine sıkışmışken Türkiye artık bir karar vermeli, kendi jeopolitik konumunu belirlemeli.
Özetle şartlar Türkiye’nin batının deli gömleğinde kıvranmasına müsait değil!

Bölüm Tam Metni

Attila İlhan, Türkiye için “Batı’nın deli gömleğinde” derdi. Hatta bu adla bir kitabı da var.

Rusya ile Amerika arasında beynamaz bir haldeyiz. Bir o tarafa bir öbür tarafa meyledip duruyoruz.  Buna da dengeli politika diyoruz. Dengeli politika öyle olmaz! Atatürk’ün geçen yüzyıl başında uyguladığı gibi olur.

O dış politikanın 3 ayağı vardı: Batımızda Balkan ülkeleriyle ittifak, Balkan Paktı ile tarihe geçti. Doğumuzda Afganistan, İran, Irak ile ittifak Sadabad Paktı ile mühürlendi ve Sovyetler Birliği ile dostluk anlaşması… Dolayısıyla Atatürk Türkiye’yi dört bir taraftan korumaya almıştı.

Gelelim bugüne… Deli gömleğinde bir ülke!

Bir tarafta Avrupa Birliği ile bir gelecek düşlüyor ama o Avrupa Birliği’nin bir geleceği yok! Ayrıca bugüne kadar Avrupa Birliği ile yapılan tüm anlaşmalar, başta Gümrük Birliği Anlaşması olmak üzere hain politikacıların Batı’yla işbirliğinin sonucu! Ve Türkiye’nin aleyhine!

Bugün bazı hainlerin güzellediği Gümrük Birliği Anlaşması aslında paralel bir anlaşmaydı ve aynı anda siyasi istekler içeren bir oylamayla eşzamanlı yapılmıştı. Avrupa Birliği Komisyonu havuç olarak AB üyeliğini Türkiye’ye uzatıyor, karşılığında da bakın neler istiyordu!

Türk Hükümeti ‘Kürt Sorunu’nu siyasi yolla çözmeli!

Türk Hükümeti, DEP milletvekillerinin durumunu gözden geçirmeli; demokrasiyi güçlendirmeli; insan haklarına saygı göstermeli!

Türk Hükümeti Kıbrıs topraklarından geri çekilmeli!

Bu kararlar Gümrük Birliği Protokolüyle aynı anda alınmıştı ve  Gümrük Birliği’nin Avrupa Birliği’ne gerek siyasi gerek ekonomik büyük yararlar sağlayacağı ifade edilmişti.

Bu protokolün, Türkiye’ye verdiği zararların ise ucu bucağı yoktu!

Ayrıca siyasi olarak da Türkiye’yi baskı altında tutuyordu.

Türkiye’yi asla kendi içlerinde düşünmeyen Avrupa Birliği kadroları dizüstü bir Türkiye, sömürülecek bir Türkiye, Gümrük Birliği ile her türlü üretimini denetleyecekleri bir Türkiye düşünüyorlardı.

İlaveten PKK, YPG’yi açıkça destekliyorlar. Türkiye’yi Kıbrıs’tan soyutluyorlar, Akdeniz’e çıkışımızı engelliyorlardı.

Atlantik ötesindeki müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin duruşu da birebir aynıydı… O da NATO üyeliği vasıtasıyla Türkiye’yi deli gömleğine almıştı.

Gözümüzü çıkarırcasına Suriye’nin kuzeyinde PKK’yı hâkim kılıyor, yüzlerce tır silahı ‘En Hakiki Müttefikim!’ diyerek PKK’ya veriyor. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde PKK ile ortak hareket etmesini tek yol olarak dayatıyor!

Artı  hem Avrupa hem Amerika Yunanistan’ın arkasına geçiyor. Türkiye’ye gözdağı veriyorlar. Amerika 20 Yunan adasına askeri üs konuşlandırmaktan söz ediyor! Dedeağaç’taki askeri üssüne  önemli miktarda yığınak yapıyor.

Amerika’nın taze  Dışişleri Bakanı Türkiye’ye ‘Sözde müttefik’ diyor. S-400’ü topraklarından çıkarmazsan başına gelecek var diyebiliyor! Caatsa Anlaşması, Türkiye’yi hasım devlet olarak niteliyor.

Kısaltmanın Türkçe açılımı: “Amerika’nın Düşmanlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası” Yasa diyor ki: “Rusya’dan ya da Çin’den ya da benim istemediğim herhangi bir ülkeden enerji kaynağı ya da silah a-la-maz-sın!” diyor.

Tüm bu tavırlara karşı Türkiye’nin yönetici kadrosu ne diyor: Canımız müttefikimiz ‘Amerika ve Avrupa ile birlikteyiz’, ‘Biz Batı bloğundayız’ tadında söylemlerle ortadalar.

Aynı anda Rusya’yla  yakın ekonomik ve siyasal ilişkileri sürdürmekteler.

Türkiye kuzeyde Ukrayna, doğuda Iraktaki Amerikan ordusu, güneyde Suriye’deki PKK ve Doğu Akdeniz’de yığılmış Amerikan deniz kuvvetleri,  Ege’de Yunan Ordusu ve arkasında Avrupa ve Amerikan güçleri ile çevrelenmiş durumdadır.

Türkiye hem Rusya’ya hem Batı’ya temenna etmeye devam edemeyeceği bir noktaya gelmiştir.

Bir yandan S-400 alıyor,  nükleer reaktörü Ruslarla yapıyor. Mavi Akım Türk akımda Ruslarla işbirliği içine giriyor. Öbür yandan NATO’yla Rusya’ya karşı tatbikat yapıyor… Artık bir karar vermesi gerekiyor!

Batı, elinden gelen her yolu deneyerek bölgemizi sıcak çatışmaya sürüklemeye çalışmaktadır.

Amerika tarihin çöplüğüne doğru yol alırken özellikle Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de Rusya’yı kışkırtma peşindedir. Biden koltuğuna oturur oturmaz, “Amerika’nın  Avrupa Birliği  ve NATO ile bir bütün olarak  hedefe ilerleyeceğini” söylemişti.

Önceki İçerik#44 – Montrö ve Amiral Cem Gürdeniz’den Dersler
Sonraki İçerik#46 – Ukrayna: Rusya’nın Eteğinde Amerika’ya Piyon Olmak!
2009’da Avrasya TV'de DÜNYA DÜZENİ adlı haber programını yaptı. 2004-2008 arasında TRT'de ‘SINIRLAR ARASINDA’ Haber Belgesel Programının yapımcısıydı. Londra City University televizyon bölümünde yüksek lisans yapan ve BBC TV Belgesel kurslarını bitiren Banu Avar BBC Türkçe bölümünde yapımcı ve sunucu olarak çalışmış, TRT’nin Londra muhabirliğini üstlenmiş; Günaydın, Vatan, Dünya, Politika gibi gazetelerde muhabir olarak çalışmış ve birçok dizi yazıya imza atmıştır. TRT 1 ve TRT 2’de yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu üstlendiği "Mozaik" ve "Kaleideskop" programları yayınlanmıştır. "32. Gün" programının ilk yıllarında programın Londra muhabirliğini yapmış ve Kıbrıs, Demirkırat gibi belgesellerde yapımcı, araştırmacı olarak görev almıştır. BEN SEZAR (‘I, Ceasar’), KIRIM SAVAŞI (‘Crimean War’), BÜYÜK OYUN ‘The Great Game’ ve TRUVA ‘Troy’ gibi BBC ve Discovery Channel belgesellerinin künyesinde Türkiye prodüktörü olarak yer almıştır. 1999’da TV8’in belgesel bölümünü kurmuş, 2004’e kadar 30’dan fazla belgesele imza atmıştır. 2004 yılında -Attila İlhan ve Erol Manisalı ile birlikte- işine son verilmiştir. Denizciler, Bir Zamanlar Kıbrıs’da, Artık BİZ DE varız!, Devlerin Savaş Alanı Afganistan, Türkiye Sevdalıları gibi belgesellerden OHRİ, GÜZEL OHRİ Makedonca’ya çevrilmiş ve Makedon Ulusal TV Kanalında bir çok kez gösterime girmiştir; Rıza oğlu Haydar ALİYEV belgeseli ise Azerbaycan Devlet Kanalında defalarca yayınlanmıştır. 2004 yılında yapımına başladığı; Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya, Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Avrupa’dan dosyalarla 82 ülkeden konuların yer aldığı Sınırlar Arasında belgeseli 2008 mayıs ayında ABD, İsrail, Gürcistan, İsveç Büyükelçilerinin şikayetleri sonucu yayından kaldırıldı.. Bu gerekçe TRT üst yönetimi tarafından beyan edilmiştir! Avar daha sonra, 2009 Şubat - Haziran arasında AVRASYA TV (ART)'de "DÜNYA DÜZENİ" adlı haber programını yaptı. Banu Avar, 2004-2008 yılları arasında 40'dan fazla kurumdan çeşitli ödüller ve plaketler almıştır. 8 kitabı bulunmaktadır: Sınırlar Arasında (2006) Avrasyalı Olmak (2007) Hangi Avrupa (2007) ‘Böl ve Yut!’ (2008) Hangi Dünya Düzeni (2009) Kaçın Demokrasi Geliyor (2010) Gün O Gündür (2012) Zemberek (2016)

1 Yorum

  1. 150 yıl önce Rusya ile İngiltere tehditleriyle Meşrutiyet’i yani Demokrasinin öncülünü getirdiler. Meclis gayri Müslim, gayri Türk ve Türk düşmanı şahsiyetlerle doldu. Padişah meclisi kapattı. Sonra bir daha zorladılar. Bu sefer İttihatçılar da meclise girdi. İtalyan P6 Locası’na bağlı 3 Yahudiye kurdurtulan bu teşkilat Osmanlı’nın dağılmasına yol açtı. İkinci meclis birinci meclisten de beterdi. İllüminati çetesinin Türk yurtlarına soktuğu Truva atı Demokratik sistem oldu. Ondan sonrası da çorap söküğü gibi geldi. Vesayetler Savaşı; İllüminati’nin Rockefeller ve Rothschild aileleri arasında ABD ve İngiltere devletleri gölgesinde güçlendi. Türkiye 1940’tan sonra ABD ve İngiltere uydu devleti gibi oldu. Türkiye’yi sömürmeye başladılar. Birleşmiş Milletler’e ve NATO’ya girme büyük hataydı. Avrupa Birliği kapısında ülkeyi kul ettiler. Küreselleşme anlayışı ile devleti, Batılılaşma anlayışı ile milleti dönüştürdüler. Dindarlığı Araplaştırma, milliyetçiliği ise kuru şovenizim haline getirdiler. “Biz Büyük Ortadoğu Projesi içinde görevlendirildik” ve “Yeni Dünya Düzeni içindeki yerimizi alacağız” dediklerini bile duyduk. Bu iki proje kimlere aitti? İnsanımız sorgulamaz, araştırmaz, okumaz, düşünmez.. Kulaktan dolma bilgilere, aforizmalara, şovenizme ve en çok ta cebine giren üç kuruş arpalığa bayılır. Gidecek başka dünyamız yok. Ama İslam’a ve Türklüğe düşman olanların projelerine destek verme sonuna kadar. Demokratik sistemde bizim istemediğimiz kişileri getirip önümüze “bunlardan birini seçin” diye koydular. Sağı da bir solu da bir.. Dindarı da bir dine düşman olanı da bir.. Sosyalisti de bir, komunisti de bir.. Aslında hepsi aynı yere intisaplı oldu. İnsanlar kişisel çıkarlarından ötürü gerçekleri görmezden geldi. ABD; Yunanistan, Gürcistan, Suriye, Irak, Kıbrıs Rum Kesimi gibi yerlere 600,000’den fazla askerini konuşlandırdı. Artık 3. Dünya Savaşı kapıda.. İlk hedef te Türkiye.. Bazıları “bizim tonla paramız var, kaçıp kurtuluruz” dese de onların kaçacağı hiçbir yer yok. Zira kendi milletine ihanet edeni hiçbir millet içinde istemez. “Kullan at” anlayışını da batı dünyası geliştirmedi mi? İnsanın onlar için hiçbir değeri yok. O çok güvendikleri paraları da bir anda sıfırlayabilirler. Yüz sıfırlı hesaplar bir anda sadece tek bir sıfır olarak kalabilir. Bunu da yapacaklar, emin olsunlar. Saddam Hüseyin’in ve Muammer Kaddafi’nin milyarlarca doları vardı, onlara ne oldu? O yüzden herkes aklını başına almalıdır. Milletimiz de umursamazlığı ve kişisel çıkarlarını bir kenara bırakıp yaklaşan kötü geleceğe karşı direnç oluşturmalıdır. Yoksa bu ülkenin işi imkansıza kaldı demektir. “Bizim imanımız var” diye de kimse övünmesin. Zira o eski iman anlayışının zerresi şu anda yok.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz