14 Mart Tıp Bayramı ilk kez Kurtuluş Savaşı’nın ortasında, 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da tıp öğrencileri tarafından kutlandı. Bu bir kutlama değil bir isyandı! O öğrenciler arasında biri vardı. Çok özel bir öğrenci. Adı Hikmet’ti. Soyadı Boran. Hani ünlü Orhan Boran’ın babası olan Tıbbiyeli Hikmet adıyla maruf Hikmet Boran.
1901’de doğmuştu. Dünya en keskin dönemecini yaşıyordu. 1945’te dünyanın en keskin 2. Dönemecinde ölmüştü. Bir paylaşım savaşının ortasında büyümüş, 2. Paylaşım Savaşı sonunda ölmüştü. Bir tıp talebesiydi. 14 mart 1919’da İstanbul işgal altındayken ve gece gündüz vatanseverler düşman askerleri tarafından ‘avlanırken’, bir grup arkadaşıyla, fakülte binasına koca bir Türk bayrağı asmıştı. O bir öğrenci lideriydi ve henüz 18 yaşındayken, Sivas Kongresi’ne davet edilmişti. Vatan topraklarının kurtarılması için KONGRELER/ŞURALAR düzenlenmesi kararı alınmıştı ve Tıbbiyeli Hikmet 1919’da yurdun dört bir yanından gelen, 38 delegeden biri olarak tarihe geçti. Bu süreç BUGÜN için hayati önemdedir. Tıbbiyeli Hikmet’i anlamak da yol göstericidir.
Tıbbiyeli Hikmet kısacık hayatı boyunca durup dinlenmeden vatan için çalıştı. Vatan için de öldü. 44 yaşındaydı. Sarıkamış’taydı. Karda mahsur kalan Mehmetçiklere ulaşmaya çalışmış, ciğerleri soğuğa dayanmamış, vereme yakalanmıştı. Ne yazık ki kurtarılamadı… O Atatürk’ün anlattığı Türk gençliğinin anıtıydı. 14 Mart Tıp Bayramları balo salonlarında değil, onun yaptığı gibi düşmana bayrak dikerek kutlanmalı!
Tüm doktorlarımızın sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’nı kutluyoruz. Ben şahsen o kadar özel doktorlarla, hemşirelerle, hasta bakıcılarla karşılaştım öyle yardımlar aldım ki içim minnetle dolu. Annem yıllarca Yakacık Sanatoryumu idaresinde çalıştı. Çocukluğum hastane koridorlarında geçti. Yaşamım boyunca Tıbbiyeli Hikmet ruhunu yaşatan birçok doktorla karşılaştım. Onlara selam olsun. Onları asla unutmayacağım…
Bölüm Tam Metni
14 Mart Tıp Bayramı ilk kez Kurtuluş Savaşı’nın ortasında, 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da tıp öğrencileri tarafından kutlandı. Bu bir kutlama değil, bir isyandı!
O öğrenciler arasında biri vardı. Çok özel bir öğrenci… Adı Hikmet’ti. Soyadı Boran. Hani ünlü Orhan Boran’ın babası olan Tıbbiyeli Hikmet adıyla maruf Hikmet Boran…
1901’de doğmuştu. Dünya en keskin dönemecini yaşıyordu. 1945’te dünyanın en keskin 2. Dönemecinde ölmüştü. Bir paylaşım savaşının ortasında büyümüş. 2. Paylaşım Savaşı sonunda ölmüştü.
Bir tıp talebesiydi. 14 Mart 1919’da İstanbul işgal altındayken ve gece gündüz vatanseverler düşman askerleri tarafından ‘avlanırken’, bir grup arkadaşıyla, fakülte binasına koca bir Türk bayrağı asmıştı. O bir öğrenci lideriydi ve henüz 18 yaşındayken, Sivas Kongresi’ne davet edilmişti…
Vatan topraklarının kurtarılması için KONGRELER /ŞURALAR düzenlenmesi kararı alınmıştı ve Tıbbiyeli Hikmet 1919’da yurdun dört bir yanından gelen, 38 delegeden biri olarak tarihe geçti.
Bu süreç ‘BUGÜN’ için hayati önemdedir. Tıbbiyeli Hikmeti anlamak da yol göstericidir.
O dönemi şöyle anlatıyor Gazi Paşa: Ülkenin içinde bulunduğu o yıllarda VAHİM koşullarda, ‘her yerde, her bölgede, bir takım kimseler tarafından kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmıştı. Bu düşünce bazı kuruluşları doğurdu.’ Yurdun her bölgesinden birileri ‘FARKLILIKLARI’ bir kenara bırakarak bir araya gelmeye başlamışlardı. İl il, ilçe ilçe mahallelerde örgütleniyorlardı. ‘MÜDAFAA-i HUKUK REDDİ İLHAK’ dernekleri oluşturuluyordu. Bunların içinde Hürriyet ve İtilafçılar da İttihat ve Terakkiciler de vardı. Hainler de bu örgütlere sızabiliyordu. Kanının son damlasına kadar vatan için savaşmaya and içenler de…
İşte Tıbbiyeli Hikmet, Sivas Kongresi’nde bu derneklerin tek çatı altında birleşmesini öneren genç adamdır.
Şahap Osman ARAS, Ulus Gazetesi’nde şöyle yazıyor:
Tıbbiyeli Hikmet Milli Mücadele için oluşturulan bütün derneklerin “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla, bir çatı altında toplanmasını öneren kişidir. O kadarla da kalmamıştır; Amerika veya İngiltere’nin güdümüne girmeyi savunan “mandacıların” cesaretle karşısına
dikilmiştir. Bu bağlamda, Mustafa Kemal Paşa’ya da şunları söylemiştir:
“Paşam, “Mandayı” kabul edemem… Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Örneğin “manda” düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak ilan eder; şiddetle karşı koyarız!” demiştir!
Bu çıkışa Atatürk: “Azınlıkta kalsak bile, mandayı kabul etmeyeceğiz.” “PAROLAMIZ TEKTİR: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!” diye cevap vermiştir!
Tıbbiyeli ilk meclis sıralarında görev almış… Büyük Taarruzda kendisi gibi birçok üniversiteliyle birlikte düşmanla savaşmıştır. Dimdik duruşu, tavizsiz karakteri, Atatürk’ün etrafındaki bazılarını rahatsız etmiştir. Kuruluş yıllarında o ve onun gibi katıksız vatan evlatlarını, Tanzimat kafalı bir grup Gazi Paşa’dan uzak tutmak için özel gayret sarf etmiştir.
Atatürk, onun, Balıkesir İlinden (Milletvekili) adayı olmasını önerdiğinde; “Hikmet
Bey Giresun doğumlu, Balıkesir’e uzak” diyerek, engelleyenler olmuştur.
Hikmet Bey’i soran Mustafa Kemal Atatürk’e öldüğü yalanı söylenmiştir!
O dönemin kargaşası içinde, bazı ‘uyanıklar’ kendi menfaatlerini öne çıkarmışlar, koltuk edinmişler, hiçbir şey beklemeden vatan için sessiz sedasız çalışanları Ata’dan habersiz tasfiye etmişlerdir.
Tıbbiyeli Hikmet kısacık hayatı boyunca durup dinlenmeden vatan için çalıştı. Vatan için de öldü. 44 yaşındaydı… Sarıkamış’taydı… Karda mahsur kalan Mehmetçiklere ulaşmaya çalışmış, ciğerleri soğuğa dayanmamış, vereme yakalanmıştı. Ne yazık ki kurtarılamadı.
O Atatürk’ün anlattığı Türk gençliğinin anıtıydı… 14 Mart Tıp Bayramları balo salonlarında değil, onun yaptığı gibi düşmana bayrak dikerek kutlanmalı!
Tüm doktorlarımızın, sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’nı kutluyoruz. Ben şahsen o kadar özel doktorlarla, hemşirelerle, hasta bakıcılarla karşılaştım öyle yardımlar aldım ki içim minnetle dolu… Annem yıllarca Yakacık sanatoryumu idaresinde çalıştı. Çocukluğum hastane koridorlarında geçti. Yaşamım boyunca Tıbbiyeli Hikmet ruhunu yaşatan birçok doktorla karşılaştım. Onlara selam olsun. Onları asla unutmayacağım…