#36 – Tıbbiyeli Hikmet! – Tıp Bayramı Özel

0
1001

14 Mart Tıp Bayramı ilk kez Kurtuluş Savaşı’nın ortasında, 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da tıp öğrencileri tarafından kutlandı. Bu bir kutlama değil bir isyandı! O öğrenciler arasında biri vardı. Çok özel bir öğrenci. Adı Hikmet’ti. Soyadı Boran. Hani ünlü Orhan Boran’ın babası olan Tıbbiyeli Hikmet adıyla maruf Hikmet Boran.

1901’de doğmuştu. Dünya en keskin dönemecini yaşıyordu. 1945’te dünyanın en keskin 2. Dönemecinde ölmüştü. Bir paylaşım savaşının ortasında büyümüş, 2. Paylaşım Savaşı sonunda ölmüştü. Bir tıp talebesiydi. 14 mart 1919’da İstanbul işgal altındayken ve gece gündüz vatanseverler düşman askerleri tarafından ‘avlanırken’, bir grup arkadaşıyla, fakülte binasına koca bir Türk bayrağı asmıştı. O bir öğrenci lideriydi ve henüz 18 yaşındayken, Sivas Kongresi’ne davet edilmişti. Vatan topraklarının kurtarılması için KONGRELER/ŞURALAR düzenlenmesi kararı alınmıştı ve Tıbbiyeli Hikmet 1919’da yurdun dört bir yanından gelen, 38 delegeden biri olarak tarihe geçti. Bu süreç BUGÜN için hayati önemdedir. Tıbbiyeli Hikmet’i anlamak da yol göstericidir.

Tıbbiyeli Hikmet kısacık hayatı boyunca durup dinlenmeden vatan için çalıştı. Vatan için de öldü. 44 yaşındaydı. Sarıkamış’taydı. Karda mahsur kalan Mehmetçiklere ulaşmaya çalışmış, ciğerleri soğuğa dayanmamış, vereme yakalanmıştı. Ne yazık ki kurtarılamadı… O Atatürk’ün anlattığı Türk gençliğinin anıtıydı. 14 Mart Tıp Bayramları balo salonlarında değil, onun yaptığı gibi düşmana bayrak dikerek kutlanmalı!

Tüm doktorlarımızın sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’nı kutluyoruz. Ben şahsen o kadar özel doktorlarla, hemşirelerle, hasta bakıcılarla karşılaştım öyle yardımlar aldım ki içim minnetle dolu. Annem yıllarca Yakacık Sanatoryumu idaresinde çalıştı. Çocukluğum hastane koridorlarında geçti. Yaşamım boyunca Tıbbiyeli Hikmet ruhunu yaşatan birçok doktorla karşılaştım. Onlara selam olsun. Onları asla unutmayacağım…

Bölüm Tam Metni

14 Mart Tıp Bayramı ilk kez Kurtuluş Savaşı’nın ortasında, 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da tıp öğrencileri tarafından kutlandı. Bu bir kutlama değil, bir isyandı!

O öğrenciler arasında biri vardı. Çok özel bir öğrenci… Adı Hikmet’ti. Soyadı Boran. Hani ünlü Orhan Boran’ın babası olan Tıbbiyeli Hikmet adıyla maruf Hikmet Boran…
1901’de doğmuştu. Dünya en keskin dönemecini yaşıyordu. 1945’te dünyanın en keskin 2. Dönemecinde ölmüştü. Bir paylaşım savaşının ortasında büyümüş. 2. Paylaşım Savaşı sonunda ölmüştü.

Bir tıp talebesiydi. 14 Mart 1919’da İstanbul işgal altındayken ve gece gündüz vatanseverler düşman askerleri tarafından ‘avlanırken’, bir grup arkadaşıyla, fakülte binasına koca bir Türk bayrağı asmıştı. O bir öğrenci lideriydi ve henüz 18 yaşındayken, Sivas Kongresi’ne davet edilmişti…

Vatan topraklarının kurtarılması için KONGRELER /ŞURALAR düzenlenmesi kararı alınmıştı ve Tıbbiyeli Hikmet 1919’da yurdun dört bir yanından gelen, 38 delegeden biri olarak tarihe geçti.

Bu süreç ‘BUGÜN’ için hayati önemdedir. Tıbbiyeli Hikmeti anlamak da yol göstericidir.
O dönemi şöyle anlatıyor Gazi Paşa: Ülkenin içinde bulunduğu o yıllarda VAHİM koşullarda, ‘her yerde, her bölgede, bir takım kimseler tarafından kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmıştı. Bu düşünce bazı kuruluşları doğurdu.’ Yurdun her bölgesinden birileri ‘FARKLILIKLARI’ bir kenara bırakarak bir araya gelmeye başlamışlardı. İl il, ilçe ilçe mahallelerde örgütleniyorlardı. ‘MÜDAFAA-i HUKUK REDDİ İLHAK’ dernekleri oluşturuluyordu. Bunların içinde Hürriyet ve İtilafçılar da İttihat ve Terakkiciler de vardı. Hainler de bu örgütlere sızabiliyordu. Kanının son damlasına kadar vatan için savaşmaya and içenler de…

İşte Tıbbiyeli Hikmet, Sivas Kongresi’nde bu derneklerin tek çatı altında birleşmesini öneren genç adamdır.

Şahap Osman ARAS, Ulus Gazetesi’nde şöyle yazıyor:

Tıbbiyeli Hikmet Milli Mücadele için oluşturulan bütün derneklerin “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla, bir çatı altında toplanmasını öneren kişidir. O kadarla da kalmamıştır; Amerika veya İngiltere’nin güdümüne girmeyi savunan “mandacıların” cesaretle karşısına
dikilmiştir. Bu bağlamda, Mustafa Kemal Paşa’ya da şunları söylemiştir:
“Paşam, “Mandayı” kabul edemem… Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Örneğin “manda” düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak ilan eder; şiddetle karşı koyarız!” demiştir!
Bu çıkışa Atatürk: “Azınlıkta kalsak bile, mandayı kabul etmeyeceğiz.” “PAROLAMIZ TEKTİR: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!” diye cevap vermiştir!

Tıbbiyeli ilk meclis sıralarında görev almış… Büyük Taarruzda kendisi gibi birçok üniversiteliyle birlikte düşmanla savaşmıştır. Dimdik duruşu, tavizsiz karakteri, Atatürk’ün etrafındaki bazılarını rahatsız etmiştir. Kuruluş yıllarında o ve onun gibi katıksız vatan evlatlarını, Tanzimat kafalı bir grup Gazi Paşa’dan uzak tutmak için özel gayret sarf etmiştir.
Atatürk, onun, Balıkesir İlinden (Milletvekili) adayı olmasını önerdiğinde; “Hikmet
Bey Giresun doğumlu, Balıkesir’e uzak” diyerek, engelleyenler olmuştur.
Hikmet Bey’i soran Mustafa Kemal Atatürk’e öldüğü yalanı söylenmiştir!

O dönemin kargaşası içinde, bazı ‘uyanıklar’ kendi menfaatlerini öne çıkarmışlar, koltuk edinmişler, hiçbir şey beklemeden vatan için sessiz sedasız çalışanları Ata’dan habersiz tasfiye etmişlerdir.

Tıbbiyeli Hikmet kısacık hayatı boyunca durup dinlenmeden vatan için çalıştı. Vatan için de öldü. 44 yaşındaydı… Sarıkamış’taydı… Karda mahsur kalan Mehmetçiklere ulaşmaya çalışmış, ciğerleri soğuğa dayanmamış, vereme yakalanmıştı. Ne yazık ki kurtarılamadı.
O Atatürk’ün anlattığı Türk gençliğinin anıtıydı… 14 Mart Tıp Bayramları balo salonlarında değil, onun yaptığı gibi düşmana bayrak dikerek kutlanmalı!

Tüm doktorlarımızın, sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’nı kutluyoruz. Ben şahsen o kadar özel doktorlarla, hemşirelerle, hasta bakıcılarla karşılaştım öyle yardımlar aldım ki içim minnetle dolu… Annem yıllarca Yakacık sanatoryumu idaresinde çalıştı. Çocukluğum hastane koridorlarında geçti. Yaşamım boyunca Tıbbiyeli Hikmet ruhunu yaşatan birçok doktorla karşılaştım. Onlara selam olsun. Onları asla unutmayacağım…

Önceki İçerik#35 – Biden’ın Elçisi Papa ve Pulu
Sonraki İçerik#37 – 101 Yıl Önce Bugün İstanbul İşgal Edildi!
2009’da Avrasya TV'de DÜNYA DÜZENİ adlı haber programını yaptı. 2004-2008 arasında TRT'de ‘SINIRLAR ARASINDA’ Haber Belgesel Programının yapımcısıydı. Londra City University televizyon bölümünde yüksek lisans yapan ve BBC TV Belgesel kurslarını bitiren Banu Avar BBC Türkçe bölümünde yapımcı ve sunucu olarak çalışmış, TRT’nin Londra muhabirliğini üstlenmiş; Günaydın, Vatan, Dünya, Politika gibi gazetelerde muhabir olarak çalışmış ve birçok dizi yazıya imza atmıştır. TRT 1 ve TRT 2’de yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu üstlendiği "Mozaik" ve "Kaleideskop" programları yayınlanmıştır. "32. Gün" programının ilk yıllarında programın Londra muhabirliğini yapmış ve Kıbrıs, Demirkırat gibi belgesellerde yapımcı, araştırmacı olarak görev almıştır. BEN SEZAR (‘I, Ceasar’), KIRIM SAVAŞI (‘Crimean War’), BÜYÜK OYUN ‘The Great Game’ ve TRUVA ‘Troy’ gibi BBC ve Discovery Channel belgesellerinin künyesinde Türkiye prodüktörü olarak yer almıştır. 1999’da TV8’in belgesel bölümünü kurmuş, 2004’e kadar 30’dan fazla belgesele imza atmıştır. 2004 yılında -Attila İlhan ve Erol Manisalı ile birlikte- işine son verilmiştir. Denizciler, Bir Zamanlar Kıbrıs’da, Artık BİZ DE varız!, Devlerin Savaş Alanı Afganistan, Türkiye Sevdalıları gibi belgesellerden OHRİ, GÜZEL OHRİ Makedonca’ya çevrilmiş ve Makedon Ulusal TV Kanalında bir çok kez gösterime girmiştir; Rıza oğlu Haydar ALİYEV belgeseli ise Azerbaycan Devlet Kanalında defalarca yayınlanmıştır. 2004 yılında yapımına başladığı; Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya, Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Avrupa’dan dosyalarla 82 ülkeden konuların yer aldığı Sınırlar Arasında belgeseli 2008 mayıs ayında ABD, İsrail, Gürcistan, İsveç Büyükelçilerinin şikayetleri sonucu yayından kaldırıldı.. Bu gerekçe TRT üst yönetimi tarafından beyan edilmiştir! Avar daha sonra, 2009 Şubat - Haziran arasında AVRASYA TV (ART)'de "DÜNYA DÜZENİ" adlı haber programını yaptı. Banu Avar, 2004-2008 yılları arasında 40'dan fazla kurumdan çeşitli ödüller ve plaketler almıştır. 8 kitabı bulunmaktadır: Sınırlar Arasında (2006) Avrasyalı Olmak (2007) Hangi Avrupa (2007) ‘Böl ve Yut!’ (2008) Hangi Dünya Düzeni (2009) Kaçın Demokrasi Geliyor (2010) Gün O Gündür (2012) Zemberek (2016)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz